KEBİKEÇ

28 Ocak 2011 Cuma

YAĞMA KAR YAĞMA! ERZURUM'DA KIŞ OYUNLARI BAŞLADI...



Önce kar yağmadı diye esef ettiler... Tam da oyunların başladığı gün kar yağınca bu sefer de bir telâş aldı herkesi ya pistler bozulursa diye...


Bereketi var yok derken, 28 Ocak - 6 Şubat 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek "25'nci Dünya Üniversiteler Kış Oyunları" en nihayetinde Erzurum Cemal Gürsel Stadı'nda yapılan açılış töreni ile başladı. Türkiye'nin ilk kez düzenlediği oyunlarda 58 ülke yer alırken, Türkiye'de 73'ü bayan 79'u erkek toplam 152 sporcu ile yarışacak.


Universiade Erzurum-2011 açılış töreninde sporcuların geçişi esnasında bayrağımızı kayaklı koşuda mücadele edecek milli sporcumuz Sabahattin Oglago; oyunların meşalesini ise Dünya Supersport Şampiyonu motosikletçi Kenan Sofuoğlu, 84 kiloda Grekoromen Stil Dünya Şampiyonu güreşçi Selçuk Çebi, Dünya Şampiyonası'nda sayı kraliçesi unvanını elde eden voleybolcu Neslihan Darnel ve 2008 Pekin Paralimpik Olimpiyatı'nda şampiyon olan bedensel engelli okçu Gizem Girişmen taşıdı. Meşaleyi taşıyan sporcular sahanın dört köşesine yerleştirilen meşalaleri aynı anda büyük tezahürat eşliğinde yaktılar.


Törende Anadolu Ateşi Dans Grubu da "Doğu'nun Kapıları" isimli gösterisini sergiledi. Çift başlı kartalın stadyum üzerinde uçuşunun canlandırılmasıyla başlayan dans gösterisinde dançılar, Anadolu'nun çeşitli yörelerinden müzikler eşliğinde gösterilerini sundu. Semazenlerin ardından yeniden sahne alan dansçılar bitişi Erzurum barıyla yaptı.

Anadolu Ateşi'ni izlemek için tıklayın

Törenin finalinde ise Kenan Doğulu sahne aldı. Müzik, havai fişek gösterileri ve sahaya giren gençlerin müzik eşliğinde dans etmeleri törene ayrı bir renk verdi.

Kenan Doğulu Konseri resimler için tıklayın

''Anadolu'nun zirvesinde buluşalım'' sloganıyla dünyanın dört bir yanından üniversiteli sporcuları bir araya getiren oyunlarda Türkiye, alp disiplini, biatlon, buz hokeyi, curling, kayakla atlama, kayaklı koşu, kuzey kombine, snowboard, serbest stil kayak ve artistik paten branşlarında yarışacak.

Oyunların; gerek tanıtım, gerekse kış sporlarının gelişimi bakımından ülkemizde bir milad oluşturacağı ve bir zihniyet devrimi yaratacağı kesin. Bundan sonra hiçbir şey aynı kalmayacak. Çünkü, bu oyunlar sonrasında göz gördüğünü, zihin öğrendiğini ve beden de alıştığını isteyecek...

Eh ne diyelim: Yağma kar, yağma! Erzurum'da kış oyunları başladı! 

Daha fazlasını merak ediyorsanız, aşağıdaki başlıklara da göz atabilirsiniz.


AÇILIŞTAN FOTOĞRAFLAR


SPORCULARIMIZIN MEŞALELİ GEÇİŞİ


OYUNLARDA YARIŞACAK SPORCULARIMIZIN LİSTESİ


OYUNLARA KATILAN ÜLKELER


CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN BÜYÜK SPOR YATIRIMI

21 Ocak 2011 Cuma

AĞAÇ




bir mevtanın kaleminden


-"Artık tamam mı? Şimdi girebilir miyim içeri?" diye sordum.



Bu sefer ki biraz daha yaşlı ve daha fazla kanatlıydı, etrafında huzur verici bir ışık parlıyordu. Hoşça gülümsedi:
-"Henüz değil, daha zamanın dolmamış senin."

Tabii ki beklediğim cevap bu değildi. Hiç hoşuma gitmemişti, zira ben artık içeri girmek istiyordum.
-"Ne olacak şimdi, yine mi geri gidiyorum?"

Önündeki belgeleri inceledi bir süre...
-"Hmm..." dedi, kendi kendine konuşur gibiydi, "Önce kamyon çarpmış sana, aslında ölmen gerekmiyormuş ama niyeyse buraya gelmişsin... Sonraa... ilginç... sen kedi miydin yani, bu sefer?"

-"Evet, evet... önce kanlı canlı bir insandım, kırk yaşında ya var ya yoktum ki kamyon çarptı öldüm... alacağın var dediniz beni geri gönderdiniz... bu sefer de on sene bir kedi olarak yaşadım, sonra o aptal köpekten kaçayım derken, yine bir kamyon altında kaldım..."

-"Zaten kediler fazla yaşamaz," diyerek sözümü kesti, tane tane konuşuyordu "ecelinle ölseydin de sonuç değişmezdi. Senin hâlâ bizden alacağın var..."

-"Ben razıyım, alacak falan istemiyorum, beni içeri alın... cennet-cehennem fark etmez, neresiyse, araf da olur..."

Sakince gözlerimin içine baktı, ruhumun huzur bulduğunu hissettim, ben de sakinleşmiştim.
-"İlâhi düzen böyle işlemez. Hakkın ne ise onu alman gerek."
-"Yani," dedim, "yine mi geri dönüyorum?"
-"Evet," diye başını salladı, "bu sefer alacağına daha uygun bir ömür vereceğiz sana."

Önündeki kayıtlara bir gözattıktan sonra da tamamladı: -"Ya da en azından ben öyle umuyorum...."

İçime bir şüphe doldu bir an....

Kendime geldiğimde, başımda iki kişinin durduğunu fark ettim.

Küçük kız:
-"Bu nedir, baba?" diye sordu beni göstererek. (ne-mi?)
-"Bu küçük fide, bir mavi çam!" diye cevapladı babası.

Evet; ben mavi çam olmuştum!

Peki ama nasıl işliyordu bu ilâhi düzen?

sonraki bölüm: AĞACIN ÖLÜMÜ

14 Ocak 2011 Cuma

YAŞAMASINI SEVENLERİN EL KİTABI



YAŞAMASINI SEVENLERİN 2011 YILI EL KİTABI.
Dikkatle okuyunuz...



SAĞLIK:

1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın -- Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Daha çok oyun oynayın.
7. 2010'da okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun.
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
9. 7 saat uyuyun.
10. Her gün 10 - 30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.

KİŞİLİK:

11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikriniz yok.
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
13. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
14. Kendinizi çok da ciddiye almayın; kimse yapmıyor.
15. Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.
16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
21. Sizden başka hiç kimse sizin mutluluğunuzdan sorumlu değildir.
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.

SOSYAL YAŞANTI:

25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi her şey için affedin.
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
29. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye "GÜNAYDIN" deyin.
30. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi ilgilendirmez.
31. Hasta olduğunuz zaman işiniz size bakmamalı. Arkadaşlarınız bakmalı. Onlarla temasta olun.

HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durun.
34. Tanrı her şeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için tanrıya şükredin.
39. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.

SONUNCU ANCAK ÖNEMLİ:

40. Lütfen bu dilekleri önemli saydığınız herkese iletin.



Kadir Tuğtekin OK
Kahuna Şifa Terapi Merkezi

11 Ocak 2011 Salı

YÜREĞİMİZDE YANAN MUMLAR





Derin AKTAN


Sevdiğini kaybedince insan yas tutar. Derin bir üzüntü duyar.

Yas tutmanın, üzüntü yaşamanın binbir türü belki de insan sayısı kadar şekli var.

-"Şu kırk gün," diye sordum geçenlerde anneme, "bitince ne oluyor? Ne fark ediyor? İnsanın üzüntüsü de mi bitiyor? Niye kırk gün?"

Annem bana baktı kendi üzüntüsünün derinliklerinden ve dedi ki:
-"Sevdiğini kaybedenin yüreğinde kırk mum yanarmış, her gün biri sönermiş, ta ki tek bir tane kalana kadar. O kalan tek mum da hep yanarmış." 

"Kim bilir kimlerin yüreğinde ne mumlar yanıyordur," diye düşünmeden edemedim o an.

Hiç bir şey yarım kalmamalı bu hayatta, her şey tam yaşanmalı. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanmalı ama, her an her şey olabilirmiş gibi de tutunmalı hayata. Ve zamanı gelip de, sevdiklerimiz bizi bırakıp gittiklerinde yaslar da sonuna kadar tutulmalı, üzüntüler de dibine kadar yaşanmalı. Şekli şemali önemli değil, önemli olan tek şey değerini verebilmekte. 

Sonrasını da hayata bırakmalı: Çünkü eninde sonunda, tabiat hükmünü sürer, yaşam galip gelir ve yanında götürdüklerini yüreklere saklarken ölümü gönderir. 

İşte bu yüzden; yaslar tutulmalı, üzüntüler yaşanmalı ve sonrasında bırakmalı hayat yakalasın bizi, ta ki bizler de birer mum olana kadar başkalarının yüreğinde.

6 Ocak 2011 Perşembe

İSLAM'I İŞTE BÖYLE KİRLETTİNİZ


Bilgiye, inanca, felsefeye, düşünceye, kısacası insana, hayata ve hatta ölüme ve hatta ilahiyata dair ne varsa tümünü edinmenin çok kolay olduğuna inanılan bir çağda yaşıyoruz. Peki gerçekten de öyle mi?

Mümtaz İdil'in odatv.com'da yayınlanan 27 Aralık 2010 tarihli yazısını okumadan karar vermeyin.


İşte "İslam'ı İşte Böyle Kirlettiniz" başlıklı yazı:

Genç bir adam, İmamı Azamlardan birini ziyaret ederek, İslam’ın tüm inceliklerini öğrenme isteğini dile getirir...

İmam sorar: “Arapça biliyor musunuz?”
“Evet,” der istekli öğrenci...
"Peki İngilizce, Fransızca?"
“Evet.”
“Peki İslam felsefesini biliyor musunuz?”

“Hayır, ama endişelenmeyin... Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe okudum. Harvard üniversitesinde Aristo ve Sokrates mantığı üzerine doktora yaptım. Şimdi de İslam felsefesi üzerine çalışarak eğitimimi tamamlamak istiyorum.”

İmam, delikanlının İslam felsefesini öğrenmeye henüz hazır olmadığını söyler.

“Ancak,” diye ekler... “Mantık konusunda sizi sınayabilirim. Eğer sınavı geçerseniz, size İslam felsefesini öğretirim.”

İki parmağını kaldırır: “İki hırsız bacadan süzülerek bir eve girer. İçeri girdiklerinde birinin yüzü temiz, diğerinin kirlidir... Sence hangisi yüzünü siler?”

“Kirli olan,” der delikanlı heyecanla...

“Yanlış. Basit bir mantık. Yüzü kirli olan, temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu düşünür. Yüzü temiz olan ise, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu düşünür. Yani yüzünü silen yüzü temiz olandır...”

Delikanlı çok etkilenir...

“Çok akıllıca, ama beni bir daha sınayın,” der.

İmam soruyu tekrarlar.

Delikanlı, “Yüzü temiz olanın yüzünü sildiğini zaten söylediniz,” der.

“Yine yanlış,” der İmam...

“Mantık çok basit... Yüzü kirli olan temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu sanır. Yüzü temiz olan, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır. Kirli yüzlü adam, temiz olanın yüzünü sildiğini görünce, o da yüzünü siler...”

Delikanlı, “Bu da akıllıca,” der... “Hiç düşünmemiştim... Ama beni bir kez daha sınamanızı istiyorum.”

İmam, aynı soruyu tekrar sorar.

Delikanlı bu kez uyanık davranır: “İkisi de yüzünü siler...”

“Yine yanlış,” der İmam...

“İkisi de yüzünü silmez. Mantık basit: Yüzü kirli olan, temiz olana bakar ve kendi yüzünün temiz olduğunu sanır. Yüzü temiz olan ise arkadaşının kirli yüzünü görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır. Ancak, yüzü temiz olan, yüzü kirli olanının yüzünü silmediğini görünce o da yüzünü silmez. Dolayısıyla ikisi de yüzünü silmez...”

Delikanlı umutsuz bir halde, “Ben İslam felsefesini ve mantığını öğrenecek niteliklere sahibim,” der... “Beni son kez sınayın...”

İmam aynı soruyu sorar...

Delikanlı, “İkisi de yüzünü silmez,” der.

“Yanlış,” der İmam. “İslam felsefesini anlayamadığınızın artık farkında mısınız? Bu işin bu kadar kolay olmadığının? Aynı bacadan giren iki adamın birinin yüzü temiz, diğerinin yüzü kirli olabilir mi?

İslamı işte böyle kirlettiniz ve farkında değilsiniz...”


Mümtaz İdil
Odatv.com





17 Aralık 2010 Cuma

GEÇİNEMEDİĞİMİZ İNSANLARLA GEÇİNEBİLMEK



Gerçekte geçimsiz olan kim? Onlar mı, bizler mi?

Çevremizde öyle insanlar vardır ki onlarla bir çok kişi anlaşamaz. Diğerleri de çoğu zaman bu insanlardan uzak durmaya çalışır. Fakat bu kimi zaman mümkün değildir. Evde, iş yerinde, çarşıda, pazarda, sokakta, kısaca yaşamın sürdüğü her yerde geçinilmesi zor insanlar karşımıza çıkabilir. 




Bazı durumlarda ise bu insanlarla ilişkiyi sürdürme zorunluluğu vardır ve o insanlarla geçinmenin yolunu bulmaktan başka çare yoktur. Genelde ilişkilerin daha az çatışma yaşanacak şekilde sürdürülebilmesi için de kişinin hem kendisini hem karşısındakini tanıması ve kişilik özelliklerine göre nasıl davranması gerekir. Geçinilmesi zor kişiler söz konusu olduğunda da ilişkinin yönlendirilmesi ve yönetilmesi muhataplar bakımından zorunluluk arz eder.

Prof. Dr. Erol Özmen'in "Geçinilmesi Zor İnsanlarla Geçinme Sanatı" başlıklı kitabı insanlarla ilişkilerini geliştirmek ve geçinilmesi zor insanlarla geçinme becerisi kazanmak isteyenlere sesleniyor.

Etrafınızda sizi illet eden, geçinemediğiniz hatta belki de hiç görmek istemediğiniz ve fakat mecburiyetler yüzünden iletişim içinde bulunduğunuz, bir ilişki yürütmek durumunda kaldığınız insanlar mı var, işte size kitaptan bazı öneriler.

  • Kendinizi yeterince tanıyıp tanımadığınızı gözden geçirin
  • İletişim ve ilişki kurma becerilerinizi / tarzınızı gözden geçirin
  • Kendi bakış açınızdan sıyrılın
  • Özgüveninizi, özdeğerlilik duygunuzu gözden geçirin
  • Yaşadığınız duygularınızın sizi yönlendirmesini önleyin
  • Onlara onların uyumsuz davranışlarını arttırmayacak biçimde davranın
  • Onlara bekledikleri gibi davranın
  • Onun gereksinimlerini karşılamaya çalışın
  • “Mantıklı” davranmasını beklemeyin
  • Değişmesini beklemeyin / değişeceğini ya da değişebileceğini düşünmeyin
  • Sizi anlamasını ya da hak vermesini beklemeyin
  • Doğruyu gösterme konusunda ısrarcı olmayın
  • Alınganlık göstermeyin, karşıdakinin tutum ve davranışlarını üstünüze almayın
  • Olup bitenden yalnız karşınızdakini sorumlu tutmayın, kendi sorumluluklarınızı da araştırın
  • Her kişilik yapısının kendisine özgü düşünce, tutum ve davranış özellikleri olduğunu unutmayın
  • Onun bakış açısına saygı gösterin
  • İlişkinizin sınırlarını kafanızda net olarak çizin
  • Sonuç elde etmeye odaklanın
  • Karşı tarafın istek, amaç ve gereksinimlerinizi anlamaya çalışın
  • Onun uyumlu davranışlarını takdir edin
  • Eşduyum ile karşıdakini anlamaya çalışın
  • Kendinizin de geçimsiz bir insan olabileceğinizi unutmayın
  • Geçinilmesi zor insanların davranışlarının altta yatan nedenlerini görmeye çalışın

Daha fazlasına ihtiyaç duyuyorsanız ikinci baskısı hazırlanan kitabı alın veya önce linki tıklayın: http://psikoloji-psikiyatri.com/GZIGS_tanitim.html
Ve unutmayın ki, bu öneriler karşınızdaki geçimsizin değil, öncelikle sizin işinizi kolaylaştırmaya yönelik, bunu gözden kaçırmadan değerlendirin ve uygulayın. Hala daha bir ilerleme kaydedemiyorsanız -ve asıl geçimsiz siz değilseniz-  kitaptan veya yöntemlerden değil o huysuzdan umudu kesin!

SÖYLE SÖZÜNÜ

Ad

E-posta *

Mesaj *

kimler gelmiş:)

Twitter

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı