İlişkilerde ilk önce karşı cins,
sevdiğimiz kişiye hissettiğimiz sevgi bizim ürettiğimiz, bizde
var olan bir duygudur. Ve sevgi koşulsuzdur. Biz bir insana karşı
bir duygu üretiyoruz ve ondan bize bunun karşılığını vermesini
bekliyoruz.. Onun sevgimize karşılık vermesi için, onun hoşuna
gidecek davranışlar sergilemeye, hatta bazen olmadığımız gibi
davranmaya da başlıyoruz..
Tüm bunlar bizim içimizde ürettiğimiz
sevgiden dolayı, bu sevginin karşılığını alma ihtiyacımızdan
kaynaklanıyor... Dolayısı ile biz sevdiğimiz insana seni
seviyorum derken kendi duygularımızı dile getiriyoruz...
Onun bize aynı şekilde karşılık
verme zorunluluğu yok... Sevdiğinizi beklentisiz bir şekilde
söylediğinizde, zaten mesele yok... Karşılığını bekleyerek
söylediğinizde her şeye hazırlıklı olmakta fayda var..
Siz birisini seviyorsunuz diye onunda
sizi sevme zorunluluğu yok... Eğer gerçekten koşulsuz
seviyorsanız onun mutlu olmasını başkasıyla bile mutlu olmasını
dilersiniz gerçek sevgide birlikte olma dileği, arzusu vardır
birlikte olma hırsı yoktur...
Eğer ben onu seviyorum, onun için bir
yığın fedakârlıklar yaptım ama yinede sevilmedim diyorsanız...
Bir durun kendi sevginizin neye dönüştüğünü kontrol edin..
Beni sevdiğini söyledi ama, ben
ona şöyle davrandığım halde, o bana böyle davranıyor
diyorsanız herkesin sevgisini farklı şekillerde ifade ettiğinin
farkında olun.
Eğer sevdiğiniz kişi eşinizse ve
günlük yaşantının getirdiği bir takım, sorunlar yüzünden
seni seviyorum demeyi unuttuysa, belki de nasıl olsa evlendik
sevmeseydim evlenmezdim mantığı ile sevdiğini söylemiyorsa ona
sevdiğinizi seni seviyorum sözleri ile değil sevdiğinizi belli
eden sözlerle söyleyin..
Çok içten bir hayatıııım,
sevgiliiiim vs sözün kendisi değilse bile sizin sesinize
yüklediğiniz bakışınıza yüklediğiniz duygular, seni seviyorum
sözünden daha etkili olacaktır.. İlk zamanlar bunun karşılığını
alamasanız bile, süreç içinde onun size ufacık bir sarılışı,
dokunuşu onun kendi duygularını ifade eden bir sözü size doğru
yolda olduğunuzu gösterecektir...
Yanlış olabilir ama bu benim kendi
tecrübemdir.. Evlilikler de senin sevi yorum’dan daha geçerli
olan, sevgiyle birlikte, seni anlıyorum senin yanındayım duygusunu
vermek daha önemli...
Ev, iş, çocuklar, kayınvalide,
kayınpeder, müdür, patron, vs. yükü altında ezildiğini düşünüp
bunalan insanlar için, anlayış ve destek seni seviyorum sözünden
daha önemli.. Bu anlayışı ve desteği sözel ve dokunsal olarak
verdiğimizde ve en önemlisi sıcağı sıcağına karşılık
beklemediğimizde, çok etkili olduğu inancındayım..
Eğer karşımızdaki insanın güvenini
kırdıysak seni seviyorum sözünü söyledikten sonra, epeeeyce bir
zaman sabırlı olmamız gerekiyor ve gerçekten soğuduğunu
anladıysak onun doldurduğu yeri başkasına vermek üzere
boşaltmamız gerekiyor... Ki evren boşluğu sevmez, hemen yeri
dolacaktır.
Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:
Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.
www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.
Herkes hayatında başarılı olmak
ister. Başarıya giden binbir yol vardır kuşkusuz, bu yollar asla
dümdüz ve kısa olmayıp, aksine her adımı engebe, çukur ve
tehlikelerle bezelidir.
Bu yüzden de insanlar zaman zaman bu
yolda kendilerine rehberlik edecek kişilere veya yol haritalarına
ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç da yol sayısı kadar rehber ve
yöntemin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İşte Dr. Deepak Chopra’nın
“Başarının Kanunu” başlıklı kitabıyla başarıya giden
yolda, rehberliğini isteyenlere önerdiği yedi altın anahtar.
1- Salt mümkünlük kuralı
Gerçek doğanızı, özünüzü ne
kadar çok anlarsanız, salt mümkünlük alanına o kadar çok
yaklaşırsınız.
Salt mümkünlük kuralını uygulama
yöntemleri:
Bugün olup biten hiçbir şeyi
yargılamayacağım diyerek güne başlayın ve gün boyunca yargıda
bulunmaktan kaçının.
Her gün, doğayı ve her canlıda
bulunan zekâyı gözlemlemek için zaman ayırın.
Her gün sessiz kalmak ve yalnızca
var olmak için zaman ayırın.
2- Verme kuralı
Evrenin işleyişi, dinamik alışverişle
olur: Vermek ve almak evrendeki enerji akışının farklı
yönleridir. Ne kadar çok verirseniz, o kadar çok alırsınız.
Verme kuralını uygulama yöntemleri:
Nereye gitseniz ve kiminle
karşılaşsanız, ona bir armağan götürün: Bu armağan bir
iltifat, bir çiçek ya da bir dua olabilir.
Her gün yaşamın sunduğu bütün
armağanları minnet duygusuyla kabul edin.
Birileriyle her karşılaştığınızda,
sessizce onlara mutluluk, sevinç ve kahkahalarla dolu bir hayat
dileyin.
3- Karma ya da neden sonuç kuralı
Her eylem bize aynı türde geri dönen
bir enerji üretir: Ne ekersek onu biçeriz.
Neden-sonuç kuralını uygulama
yöntemleri:
Her an yaptığınız seçimleri
gözleyin, onları bilinçli algılama alanına getirin.
Ne zaman bir seçim yapsanız,
kendinize iki soru sorun: ''Yapmakta olduğum bu seçimin sonuçları
ne olabilir?'' ve ''Bu seçim bana ve bu seçimden etkilenenlere
başarı ve mutluluk getirecek mi?''
Rehberlik etmesi için yüreğinize
danışın ve onun mesajiarına göre yönünüz tayin edin.
4- Asgari çaba kuralı
Tabiat; çaba gerektirmeyen bir
kolaylıkla ve sınırsız bir kaygısızlıkla işlediği gerçeği
üzerine kurulmuştur. Örneğin; kuşlar uçmaya çalışmaz, uçar;
çiçekler açma çabası göstermez, sadece açarlar.
Asgari çaba kuralını uygulama
yöntemleri:
Kişileri, olayları, durumları
oldukları gibi kabul edin.
Her şeyi olduğu gibi
kabullenerek, içinde bulunduğunuz durumun ve bütün olayların
sorumluluğunu üstlenin. Hiçbir kimseyi (kendiniz dahil) hiçbir
şey için suçlamayın.
5- Niyet ve arzu kuralı
Her niyet ve arzunun yapısında
gerçekleşmesini sağlayan mekaniği mevcuttur. Bir niyeti salt
mümkünlüğün bereketli zeminine attığımız zaman bu sonsuz
düzenleme gücünün lehimize çalışmasını sağlarız.
Niyet ve arzu kuralını uygulama
yöntemleri:
Bütün arzularınızın bir
listesini yapın. Bu listeyi yanınızdan ayırmayın. Gece yatmadan
önce, sabah uyandığınızda bu listeye bakın.
Bu listeyi serbest bırakıp
yaradılışa teslim edin.
İşler yolunda gitmese bile bunun
bir nedeni olduğuna ve evrensel planın sizin umduklarınızdan çok
daha büyük projeleri olduğuna inanın.
Kendinize ve çevrenizdekilere
oldukları gibi olma özgürlüğünü tanıyın. Sorunlara zorla
çözüm bulmaya çalışarak, yeni sorunlar yaratmayın.
Belirsizliği yaşamın temel bir
öğesi olarak kabul edin. Böylece tüm karmaşanın içinde
çözümler belirmeye başlasın.
Tüm imkânlar alanına adım atın
ve kendinizi sonsuz seçeneklere açık tutun.
7- Dharma kuralı
Dharma, Sanskritçe “yaşamın amacı”
demektir. Herkesin yaşamda bir amacı vardır.
Dharma kuralını uygulama yöntemleri:
“Nasıl hizmet edebilirim?” ve
“Nasıl yardımcı olabilirim?” sorularını her gün kendinize
sorun.
Yapmayı sevdiğiniz tüm şeylerin
bir listesini çıkarın. Böylece benzersiz yeteneklerinizi
insanlığın hizmetine sunun, zamanı unutun ve başkalarının
yaşamına olduğu kadar kendi yaşamınıza da zenginlik katın.
İster hepsini, ister aklınıza yatanı
deneyin. Kim bilir belki de yürüdüğünüz yolda karşınıza
çıkan zorlukları aşarak başarı kapılarından içeri girmenizi
sağlayacak anahtarlardan birisi yukarıdaki kurallarda saklıdır.
Yolun ortasından
yürüyen adamı uyarayım derken caddeye fırlamışım. Biz
bağrışırken, ona kamyon çarptı, bana da araba. O kurtuldu,
bense öldüm.
İşte her şey böyle
başladı. Birden kendimi ilâhi düzenin kapısının önünde
beklerken buldum. Kayıtları kontrol eden, hoş yüzlü, genç ve
kanatlı ilâhi varlık bana “erken geldiğimi, henüz vaktimin
dolmadığını” söyledi, ne olduğunu anlayıncaya kadar bir
baktım yine dünyadayım, kalan süreyi tamamlamak üzere.
Ve böylece devam etti.
Ondan sonra defalarca aynı kapının önünde durdum ve her
defasında geri gönderdiler beni.
Son sefer, ilâhi
kapının önünde beni yine ilâhi bir varlık karşıladı. Bu
sefer ki daha yaşlı ve daha fazla kanatlıydı. Zira öğrendiğim
kadarıyla; ruh tekâmül ettikçe, onu karşılayan varlık da ona
denk bir olgunlukta oluyor. Sanırım bu geliş-gidişler bende de
bazı değişimler yarattı. Yaş olgusunu zaten kaybettim, sanki
zaman akmıyor ve ben hep vardım.
-“Ooo,” diyerek
karşıladı beni. Bir yandan da kayıtlarıma göz gezdiriyordu.
“Epeyce bir gidip-gelmişsin sen.”
-“Evet,” diye
bıkkınlıkla cevapladım onu. “Belki de artık içeri
girebilirim?” Her ne kadar içimdeki ses aksini söylese de
sormadan edemedim.
-“Bir bakalım…”
Gerçek bir ilgiyle önündekileri okuyor bir yandan da kendi kendine
mırıldanır gibi, benimle konuşuyordu. “İlk defa öldükten
sonra, dünyadaki süren dolmadığı için seni tekrar geri
göndermişler…”
-“Kedi olarak,” diye
tamamladım cümlesini.
-“Evet, sonra yine
gelmişsin…”
-“O adi köpek
yüzünden, kaçayım derken…”
Hafifçe kıkırdayarak
beni tasdikledi ve devam etti: -“Sonra ağaç olarak geri
gitmişsin…”
Ben arkasından saymaya
başladım: -“Sonra kaplumbağa, sonra dağ hem de sıradağlar
şeklinde, sonra nehir, hatta bir keresinde denizatı, en sonunda da
okyanus… Ama o bile kurudu ve işte ben yine geri geldim.”
Bir
an tereddüt ettiysem de sormadan duramadım doğal olarak: -“Sence
artık içeri alırlar mı beni?” diye sordum.
O
ise cevap vermedi, bir takım hesaplamalara dalmıştı. Kimbilir ne
kadar zaman sonra kayıt yığınından başını kaldırdı, olumsuz
bir şekilde başını salladı:
-“Üzgünüm,”
dedi “ama süren dolmamış henüz, hâlâ alacağın var. Korkarım
bir kez daha dönmen gerek.”
-“Ben
alacak falan istemiyorum, ne olur içeri alın artık beni, vazgeçtim
ben alacağımdan,”diye itiraz ettim.
Kati
bir şekilde başını salladı: -“Olmaz. İlâhi düzenin senden
alacağı olabilir belki, ama sen alacaklı kalamazsın. Hesabın
tutması gerek. Maalesef bir kez daha geri gitmen gerek.”
Belki
de çok yıkılmış ve perişan göründüğümden, belki de
bilmediğim başka bir ilâhi kural yüzünden bana merhamet gösterdi
sanki ve dedi ki: -“Bak, sana bir teklifim var. Bu sefer ne olmak
istediğini sen seç.”
Bir
an içim umut doldu: -“Ne istersem olabilir miyim?”
“Evet”
anlamında başını salladı.
-“İnsan
olarak geri dönebilirim yani?”
-“Eğer
istersen, neden olmasın?” diye cevapladı beni.
Yeniden
insan olmak, yeniden bir ömür sürmek ve belki de bu sefer
yaşlanıp, çoluk çocuğa karışarak ölmek. Ne muhteşem!
Fakat
sonra içimden bir ses, daha doğrusu bir şüphe fısıldadı: -“Ya
yine alacaklı kalırsan? Ya yine geri dönmek zorunda kalırsan, bir
daha, bir daha, bir daha…”
Kararımı
vermiştim: -“Ne olacağım fark etmez, ama hesap tutsun ve bir
daha geldiğimde bu kapıdan dönmeyeyim. Beni öyle bir şeye
dönüştür.”
Bir
ışık parladı ve etrafımı sardı…
***
İşte
o benim. Her sabah ışıklarıyla perdelerden, pencerelerden içeri
sızan, ekinleri, toprağı, insanları besleyen, ısıtan,
geliştiren, akşam olunca da pılısını-pırtısın toplayıp,
diğer yarı küreye taşınan. Ama aslında hiç yok olmayan, hep
orada olan, her şeyin tanığı, tüm acıların, sevgilerin, nefret
ve korkunun. Bilimin, teknolojinin, varlığın ve yokluğun. Kocaman
evrende minicik bir nokta, zaman denizinde var ama kayıp, yine de
dünyanın enerji kaynağı, varlık nedeni: Güneş.
İçinde
sonsuz patlamalar barındıran, her infilâk ile hem tükenen, hem
yeniden artan-çoğalan. Çok yakın ama aslında çok uzak. İşte o
benim: Güneş.
Bekliyorum.
Zaman yok artık benim için. Varlık da, hiçlik de yok. İlâhi
düzenin beni konumlandırdığı evrende her şey ben, ben de her
şeyim sanki. Dünyada ve bana ait sistemde ışınlarımın eriştiği
her bir düzlem ve varlık yansıyor bende, ben de onlardan
yansıyorum.
Bekliyorum,
uzayın derinliğinde, etrafımda başka sistemler, başka güneşler
ve evrenlerle. İçimdeki patlamalar bir yandan tüketirken, bir
yandan da umduğum bir sona yaklaştırıyor beni. Ve hep aynı soru
bende: -“Ey İlâhi Düzen, bu defa alacak mısın beni kapıdan
içeri?”
Fazla kilolarınızdan
mı şikâyetçisiniz? Belki de siz bir obezsiniz! Tamam sadece balık
etine bir kimliksiniz.
Her
halde de kilo vermek mi istiyorsanız, çok da endişelenmeyin.
Biliyoruz ki; artık kilo vermenin 1001 yolu var.
Örneğin kalori diyetlerini
deneyebilirsiniz. Karbonhidrat rejimi yapabilirsiniz, sebze diyeti,
patates diyeti, Dr. Atkins Diyeti, Sibel Can Diyeti, tek gıda
rejimi, Fransız diyeti, İtalyan rejimi vs. Dört günde üç kilo
verebilirsiniz belki de.
Ya da bitkisel zayıflama hapları
veya yağ yakıcılar var.
Tabii ki en akla uygun olanı bir
uzman gözetiminde yürütülen gıda ve egzersizlerle desteklenmiş
programlar. Bizim tavsiyemiz, hayatınızı ve sağlığınızı
riske atmadan, bir uzmana başvurmanız, güvenirliği bilinen
programlara dahil olmanız yönünde.
Bu şekilde; hemen o hafta kilo
veremeyebilirsiniz ya da on sene önceki elbisenize hiçbir zaman
giremeyebilirsiniz. Ama en azından daha kalıcı sonuçlar elde
eder, daha sağlıklı bir beden, zihin ve ruh yapısına sahip
olursunuz.
Fakat bu arada biraz eğlenmenin ve fantezi yapmanın da sakıncası olmaz herhalde. İşte aşağıdaki video bunun için birebir. Hadi diyet yapalım, ama egzersizin önemini de unutmayalım!
7.2 şiddetindeki Van
Depremi, yine Türkiye’de birçok şeyi sonsuzcasına değiştirdi,
yine pek çok şeyi olduğu gibi bıraktı.
Ülkemizin bir deprem
yıldönümü daha oldu. Acılar, hüzünler ve anılar katlanarak
yükleniyor milletimizin sırtına. Fakat hafızalarda ne kadar yer
edecek kim bilir veya ne kadar canlı kalacak?
Oradan buradan, medyadan,
internetten bir tutam “deprem” hikâyesi, yorumlar, karikatürler, klip ve fotoğraflar hepsi aşağıda.
AH BE YUNUS!
Yunus Geray daha 13’ündeydi. Yunus
depreme Van'ın Erciş ilçesinde bir internet kafede yakalandı...
Ekipler binada canlı olduğunu anlayınca hemen çalışmaya
başladılar...
Yunus, enkaz altında saatlerce
kaldı.... Kurtarma ekibi başının altına bir yastık verdi, Yunus
dinlensin diye.
Kendisine siper olan bir
başkasının cansız bedeniyle saatlerce kurtarılmayı bekleyen
Yunus'un sakinliği ve sabrı objektiflerden Türkiye’ye yansımış,
yürekleri yakalamıştı. Kurtarma ekiplerinin başının altına
verdiği yastıkla sessizce bekleyen Yunus kurtarıldığında tüm
Türkiye umutlanmış, sevinmişti.
Ancak sabaha karşı Yunus'tan acı
haber geldi. İç kanaması da olan Yunus'un hastaneye giderken kalbi
dayanmadı ve yaşama veda etti.
NAZANLARIN KUŞU
Erciş’te bir K9 arama köpeği
enkazın üzerinde dolaşıyor. Yan enkazda özel cihazlarla dinleme
yapılıyor. O sırada enkazın arasından bir muhabbet kuşu
havalanıyor. Bekleyenlerden biri, “Nazanların kuşu bu” diye
sesleniyor. Muhabbet kuşu enkazdan ayrılmıyor, uzak bir köşeye
konuyor. Saatler geçiyor ve önce 3 ardından 4 yaşında bir çocuk
ve sonunda anneleri Nazan Altınkaya binadan, 21 saat sonra
çıkarılıyorlar.
TAMAMEN YIKILAN TEK OKUL
Van’da 234 okul ağır ve orta hasar
görse de tamamen yıkılan ‘tek’ okul merkeze 50 kilometre
uzaklıktaki Gedikbulak İlköğretim Okulu oldu. 1952 yılında
eğitim vermeye başlayan okulun depremde yıkılan ek binası 1988
yılında yapılmış. 14 köyden taşıma ile öğrenci getirilirken
11 derslikli okulun mevcut sayısı 785. Depremde yerle bir olan okul
sadece 1 ay önce öğretmenlerinin ceplerinden ödeyerek aldıkları
malzemelerle tadil edilmişti.
AZRA VE MUHAMMET BEBEKLER
Van' ın Erciş ilçesinde bir evin
enkazından 14 günlük Azra bebek tam 47 saat sonra, annesi ve babaannesi de 50 saat sonra sağ olarak çıkarıldı.
Depremden en çok etkilenen yerlerden
biri olan merkeze 30 kilometre uzaklıkta bulunan 200 haneli Alaköy.
11 kişi enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi. Betonarme
yapılarının büyük bölümünün sağlam kaldığı köyde,
sadece kerpiç yapıların yıkıldığı görüldü. Deprem
sırasında, anneannesi ve 5 yaşındaki kuzeniyle bulunduğu kerpiç
yapılı evin yıkılmasıyla enkaz altında kalan 6 aylık Muhammet
Enes Karael de tavan döşemesi olarak kullanılan kereste sayesinde
yaşama tutundu. Baba Necmettin Karael, olaydan 5 dakika sonra
enkaz aralığından bebeğin ağlama sesinin geldiğini, çöken
tavan döşemesinin bebeği yıkıntıdan koruduğunu belirtti.
Karael, bebeği kısa sürede enkazdan çıkardığını, yüzünde
ufak bir çizik ve morarma olduğunu anlattı.
ANNE VE BABA İLE AYNI SON
Alanya
Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nden emekli Kamil ve Atiye Atman
çiftinin 7 yaşındayken evlat edindikleri tek kızı öğretmen
Melike Atman, Erciş’te oturduğu evin çökmesi sonucu enkaz
altında kalarak yaşamını yitirdi. Ağustos ayında çekilen
kurayla Van’ın Erciş ilçesine bağlı Salmanağa Köyü
İlköğretim Okulu’na atanan Melike Atman’ın gerçek ailesini
Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde 1995’te meydana gelen
depremde kaybettiği öne sürüldü.
ÜSTEĞMEN, NİŞANLISINI KURTARDI
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin Van’a gönderdiği 83 kişilik arama
kurtarma ekibi de Erciş’te çöken bir binadaki 3 öğretmeni
canlı olarak enkazdan çıkardı. Öğretmenlerden biri de Üsteğmen
Onur Eryaşar’ın nişanlısı Gül Karaçoban’dı. Eryaşar,
arama kurtarma ekiplerine enkazı elleriyle kazıyarak yardım etti
ve sonunda nişanlısını enkazdan yaralı olarak çıkardı.
12 YIL SONRA AYNI KÂBUS
17 Ağustos 1999’daki depremde
Avcılar’da 8 saat enkaz altında kalan Hanife Kaya yaşadıklarını
bir türlü unutamadı ve uzun süre depremin izlerini taşıdı. İki
yıl önce evlenen Hanife Kaya, hayatını tam düzene sokmuştu ki
Van’a tayini çıktı. Hanife Kaya, 7.2 büyüklüğündeki deprem
sırasında arkadaşıyla birlikte evde bulunuyordu. Yaşadıkları 5
katlı apartman yerle bir olurken, iki öğretmen de enkaz altında
kaldı. 24 saat sonunda arma kurtarma ekipleri, Hanife öğretmene
ulaştı. Yasin Kata enkazdan çıkarılan eşini ellerini tutarak
hastaneye uğurladı.
KANSERİ YENDİ, DEPREME YENİLDİ
Van’da yolda yürürken 7.2
büyüklüğündeki deprem sırasında binalardan düşen beton
parçasının başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden
ilköğretim okulu öğretmeni 25 yaşındaki Okay Yaşar, 2 yıl
önce kan kanseri olmuş, gördüğü tedavi sonucu sağlığına
kavuşmuştu.
DEVLET ONLARI BARINAKSIZ BIRAKTI’
Alınan bilgiye göre 2 yıl önce
Van’ın Gürpınar İlçesi Çok programlı Lisesi Matematik
Öğretmenliğine atanan Özgür Subaşıay ile aynı dönemde Van
Şehit İbrahim Karaoğlanlıoğlu Lisesi Matematik Öğretmenliğine
atanan Emel Şubaşıay 8 Temmuz 2011’de Turgutlu’da
düzenlenen törenle hayatlarını birleştirdi.
Çift depreme
evlerinde yakalandı ve binanın yıkılması sonucu yaşamlarını
yitirdi. Çiftin cesetleri birbirine sarılmış halde
bulundu.
Mustafa Subaşıay, “Ben 27 yıl boyunca açlıkla,
sefalet içinde büyüttüm. Devlete emanet ettim. Oğlumu devlet
benden aldı 2 bin km öteye verdi. Benden ayırdı. Onu burada
güvencesiz bıraktı onu benim kollarımdan kopardı. Kimse oğlunu
göndermek istemiyordu ama onu ben gönderdim, ‘Git gönüllü ol
devletine yararlı ol’ dedim. Ama devlet onları burada barınaksız
bıraktı. Bu mezar binaya mahkûm etti. Bu binayı araştırın.
Oğlumun gelinimin katili bulunup cezasını çeksin” dedi.
MESUT’UN MUCİZESİ
Erciş'i vuran deprem
sonrası ilçeye gelen polis, jandarma, kurtarma, sivil savunma ve
Türkiye'nin
değişik yörelerine ait arama kurtarma ekipleri 47 enkaz bölgesinde
arama yaptı. Üç ayrı noktada arama yapan ekipler, bölgeden iki
kişinin cesedini çıkardı. Kurtarma ekipleri, yoğun bir şekilde
dinleme faaliyeti yaparak dakikalarca uğraştıkları bölümde sağ
olduğu belirlenen 22 yaşındaki Abdullah Pinti'ye ulaştı.
Enkaz bölgesinde ikinci bir
kişinin daha sağ bulunduğu ihtimalini değerlendiren ekipler,
Zaman zaman tamamen sessiz bir ortam isteyerek enkazda dinleme
yaptılar ve enkazın altında yaralı olarak bekleyen Mesut Ozan
Yılmaz’ı kurtardılar.
Mesut başına gelenleri şöyle
anlattı: “İlk defa öyle bir depremle karşılaşıyorum. Deprem
olur olmaz masanın altına girdim. Çoğunluğu kolon üstüne
düştü, taşıyamadılar. Okey oynuyordum, deprem olur olmaz
masanın altına girip, başımı karnıma çektim.
İdrarımla ağzımı ıslatıyordum,
onun dışında hiç zor değildi. Ses sürekli irtibatımız vardı
ama kim olduğunu bilmiyorduk. Ben ikinci kattaydım, birinci kata
inmişim.
Benle beraber bir kişi daha vardı.
Tamamen bir şans. Dövüşüyorduk, konuşuyorduk. Herkes kendi
nefsi deniyor ya, o orda yaşanıyor. Yer dövüşü vardı. 17
yıllık arkadaşı o sırada samimi değil. 32 saat az bir süre
değil. Çoğu zaman uyuyorduk.
Kafamı koyduğum şey bir kişinin
cesedi idi. Sağda ceset, solda ceset. Ortalık mahşer yeri
gibiydi.”
YARDIM, YARDIM, YARDIM
Van’da yardım dağıtımındaki
sıkıntılar vatandaşların sabırlarını tüketirken zor anlar
yaşamasına neden oldu. Bazı yerde insanlar çadırları alabilmek
için birbirini ezdi. Asker kalabalığı dağıtmak için havaya
ateş açtı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de
Kızılay'ı eleştirdi: "Kızılay deprem bölgesinde çadır
temin etme noktasında iyi bir sınav veremedi" dedi.
DÜNYA MEDYASINDA DEPREM
ANKA haber ajansı, dünya
medyasının Van depremini nasıl gördüğünü aktardı:
New
York Times, deprem bölgesinde "kahramanlık
ve inanılmaz hayatta kalma öyküleri"nin olduğunu, örnekler
vererek anlattığı haberinde 9 bin çadır ve 25 bin battaniye ile
gıda gönderildiğini belirtikten sonra: "Ancak yardım
çabaları, bazı yerlerde çok kaotik idi ve bazı yardım dağıtma
merkezlerinde kavgaların yaşandığına ilişkin haberler geldi"
diye yazdı.
Wall
Street Journal: "Depremin vurduğu
bölge, sismik olarak aktif ancak pek hazırlıklı olmadığı,
bölgede az sayıda bina, 7 büyüklüğündeki bir depreme dayanmak
için hazır olduğu yönünde” değerlendirme yaptı. Ayrıca,
binaların kolay çökmesine de dikkat çekildiği haberler ve
yorumlarda dış yardım önerilerinin reddedilmesi de
eleştirildi.
İngiliz The
Guardian: "Dondurucu soğukta geceyi
dışarıda geçirmek zorunda kalan on birlerce insan konusundaki
kaygılar artıyor" yorumunu yaparken, binaların kolayca
çökmesinin yarattığı endişelere, bazı yardım çabalarının
sosyal medya tarafından örgütlendiğine, binlerce twitter
mesajının alındığına dikkat çektikten sonra da: "Ancak
daha karanlık bir tarafı da var. Van illinin nüfusu çoğu Kürt
ve yasa dışı ayrılıkçı PKK’ya
bir destek merkezidir. Bir Türk TV
sunucusu, bazen polisle çatışan Kürtlerin
neden güvenlik personelinden yardım bekledikleri sorusuyla
protestolara yol açtı" diye yazdı.
İngiliz Times:
"Zayıf Mantık" başlıklı haberinde "korkunç
deprem sonrası, Türkiye’nin
komşularından yardım alması gerektiğini" belirterek, Türk
hükümetinin dış yardımları reddetme kararını "acımasızlık
ve duygusuzluk" olarak yorumladı. BBC Türkçe tarafından
yansıtılan haberde Erdoğan hükümetinin dış yardımları
reddetme gerekçelerinin yeterli bulunmadığı kaybedildi. "Türk
gururu, başka türlü durumda yaşayacak olanların kanı ve kırık
kemikleri üzerine inşa edilmemeli", "Bölgesel istikrar,
arkadaşlık üzerine şekillenir ve Türkiye kendisine bunu teklif
eden ülkelerle çevrili. Bu nedenle bu yardımları kabul etmeli"
gibi ifadeler kullanıldı.
İspanyol El Pais de: "Kurtarma
ekipleri, olanak eksikliğinden şikayet ediyor" başlıklı
haberinde kurtarma ekiplerinin yanında halkın enkaz altındakileri
kurtarmak için elleriyle kazdığını ve bir hemşireye atfen
de:"Canlı kalanları Ağrı, Van, Muş ve Hakkari’ye
gönderiyoruz ancak yollardaki kaos nedeniyle birçoğu, yetişemiyor"
sözlerini yazdı.
Amerika’nın
Sesi, çöken binaların altında yakınlarını arayanların enkazı
elleriyle kazdığını ifade ederken, artçı sarsıntılara rağmen
arama kurtarma çalışmaları oldukça başarılı olduğu yorumunu
yaptı. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin binaların
kötü inşa edilmesi olduğuna işaret edilen haberde, "Özellikle
devletin inşa ettiği binalar depremlerde ilk çökenler"
görüşü öne sürüldü. Ayrıca, Güneydoğunun ülkenin en
yoksul ve ücra köşesi olmasının, telefon bağlantısının
kopmasıyla bölgeden haber almanın zorlaşmasının ve yolların
hasar görmesi nedeniyle küçük köy ve kasabaların akıbetinin
"oldukça kaygı verici" olduğu belirtildi.
DEPREM VE DEPREM MAKİNASI
Yiğit Can Kaytmaz Vatan’da
yazdı, buna göre:
“Alaska’da, ABD Hava Kuvvetleri,
ABD Donanması, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Sistemleri
Geliştirme Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilen Yüksek
Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) tesisi’nin
yüksek frekanslı enerji çıkışları ile atmosferin iyonosfer
katmanındaki değişimleri gözlüyor. Gayri resmi kaynaklar
HAARP’ın deprem yaratabildiğini, ozon tabakasını kullanabildiği
iddialarını ortaya atıyor.
HAARP’ın verileri daha önce
de tartışmaya sebep olmuştu. 11 Mart’ta Japonya’da yaşanan 9
büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce HAARP’ın frekans
ölçme sisteminde 2.5 Hz’lik bir değişim ortaya çıkmış. 12
Ocak 2010’da Haiti’deki 7 büyüklüğündeki deprem öncesinde
HAARP’ın frekansları yayınlayan sisteminde yaklaşık 2 Hz’lik
bir hareketlenme yaşanmış. Van’daki deprem için aynı verilere
bakıldığında ortaya 21 Ekim, saat 08.00’da başlayan bir
hareketlenme görülüyor.
ABD’nin önde gelen eğitim
kuruluşlarından MIT’e göre iyonosfer’e gönderilen dalgalar
bir ısınmaya neden oluyor ve fay hattından radyoaktif radon
gazının çıkmasını sağlayarak depremi tetikliyor.”
MİZAHIN GÖR DEDİĞİ
Mizah dergisi Gırgır, Van depreminin ardından sosyal medyada yüzünü gösteren ırkçılığı "İnsanlığımız göçük altında" cümleleri ve kapak karikatürüyle eleştirdi.
"Kardeşinin felaketini ilahi adalet, şehitlerin intikamı
olarak gören vicdanları bu aymazlıktan kurtaracak acil bir kurtarma
ekibi var mıdır acep?" diye soran Gırgır, Marmara depremi sırasında aynı şekilde "ilahi adalet" yorumlarında bulunanları da hatırlatarak, hala daha sosyal sorumluluk ve toplumsal hafıza sahibi olan mekanizmalar olduğu konusunda bir umut oldu her şeyden önemlisi.
Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:
1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.
Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradan öğrenebilirsiniz.
2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.
Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.
Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.
4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.
5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.
Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.