KEBİKEÇ

28 Şubat 2019 Perşembe

KORKU

                                     
                    

                                             Özlem PEKCAN

Korku
Dağları bekler
Ovalara iner
Kuytulara siner
Rezil de eder
Vezir de eder

Korku
Saçını yolar
Başını yakar
Kaşını yarar
Zelil de eder
Celil de eder

Korku
4
3
2
1
Sana kalmış


24 Ocak 2019 Perşembe

BİR MEVTANIN KALEMİNDEN II: KEDİ







Yazan: Özlem PEKCAN
ozlem.pkcan@gmail.com




bir mevtanın kaleminden...


"Ona kamyon çarptı ama sen mi öldün?"
"Evet. Sen bu iş için biraz genç değil misin?" diye soruya soruyla cevap verdim. Konuya tam aklımı verememiştim.

Huzursuzca kanatlarını oynattı: "Aslında yeni sayılırım."
"Kaç yaşındasın?" 17-18 yaşlarında görünüyordu, işlemleri düzgün yapacağından emin olamamıştım.

Çekingence gülümsedi: "Dünyadaki zaman akışı ile ahiretteki biraz farklıdır. Denk sayılırız seninle."
İyice kafam karışmıştı: "Ben kırk küsur yaşındayım, sense taş çatlasın yirmi görünüyorsun."
İçini çekti: "Karışık bir durum. Ruhun tekâmülüne göre değerlendirmek gerek."

Sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim.

"Neyse, işimize bakalım." diyerek önündeki kayıtlara çevirdi dikkatini: "Tuhaf! Senin burada olmaman gerek."

"Tıpkı filmlerdeki gibi," diye düşündüm bir an. Nerede bulunduğumu hatırladığımda ise feci şekilde ürperdim.

O devam etti: "Ruhun yolculuğunu henüz tamamlamamış."
"Beni geri mi göndereceksiniz yoksa?" Sevinmiştim.
"Evet."
"Yani, hayatıma kaldığım yerden devam edebilir miyim?" Giderek heyecanlanıyordum.
"Pek sayılmaz. Şöyle anlatayım: Bedenler, ruhun dünyadaki vasıtalarıdır. Senin ki maalesef kullanılmaz halde, bu yüzden sana yeni bir tane bulmalıyız."
"Ama, O'nun her şeye gücü yeter. Bedenimi de onarabilir." Elimde olmadan yukarı baktım.
Hoşgörüyle bir kez daha içini çekti: "Doğru. Ama İlâhi düzen, senin düz mantığın gibi işlemez."
Kabullenmekten başka çarem yoktu: "Peki, ne zaman geri dönüyorum?"
"Şimdi!"

Şiddetle titreyerek gözlerimi açtım. Bir kaldırımın kenarındaydım. Çok üşümüştüm ve açtım.

"Ne güzel şeysin öyle!" On yaşlarında bir kız çocuğuydu konuşan. Uzun sarı saçları ve yeşil gözleri vardı. İyice üzerime eğildi: "Senin de gözlerin yeşilmiş," diye ekledi.

Büyülenmişcesine ona bakıyordum. Meleksi gülümsemesiyle beni kucağına aldı, içim sıcacık bir hisle dolmuştu. Kafamı koluna dayadım, hırkasına burnumu sürttüm. Hoşuma gitmişti.

Kahkahalarla gülüyordu: "Çok komiksin. Eve götüreyim seni, benim kedim ol."
"Mrrr," diyebildim sadece.

İlâhi düzen böyle mi işliyordu?



4 Ocak 2019 Cuma

DÜŞ





                                            Özlem PEKCAN

Dar sana yerim yok, dedim.
Sana dar bana yok, dedi.

Var git öteye benden, dedim.
Ötesi senden yine sen, dedi.

Boş hayaller kurma dolmaz, dedim.
Kurmazsam boşu dolmaz, dedi.

Düş yakamdan düşler denizine, dedim.
İste sen düşeyim düşlerine, dedi.

Uyandım.

27 Aralık 2018 Perşembe

HERKES İÇİN YENİ YIL KARİKATÜRLERİ :D





Eski yıl toparlanıp giderken, birazcık gülümseyelim...




Noel Baba kredi kartını kaybederse!


Tühh, her şey yine aynı!

Dahası da var....

21 Aralık 2018 Cuma

BİR MEVTANIN KALEMİNDEN I: KAMYON




                                                                                                         Yazan: Özlem PEKCAN
                                                                                                          ozlem.pkcan@gmail.com


bir mevtanın kaleminden

Eve gidiyordum ki yolun karşısında gördüm onu. Yorgun-argın, dalgın yürümekteydi.

"Heey," diye seslendim, "kaldırımdan yürü!"

Şaşalasa da bir an yürümeyi sürdürdü. Tekrar seslendim: "Heey, kaldırımdan yürü!"

Adımlarını yavaşlattı: "Bana mı söylüyorsunuz?"
"Evet. Kaldırıma çık da yürü..."
Sinirlendi nedense: "Size ne canım nerede istersem orada yürürüm!"

Yılmadım, zira yaptığı fazlasıyla tehlikeliydi:
"Buradan çok araç geçer, kaldırıma çık..." diye bağırdım yine.

Öfkelenmişti, o da bana bağırdı: "Allah, Allah! Ben kocaman insanım, nasıl istersem öyle yürürüm!"

"Araba çarpar Allah muhafaza, kaldırıma çık!"

Böyle bağırışa bağırışa caddenin ortasına gelmişiz. Aniden korna sesleri yükselmeye başladı. Sonrasını pek iyi hatırlayamıyorum, her şey çok bulanık.

Bildiğim; ona kamyon çarptı, bana da araba. O kurtuldu, ben öldüm!




11 Aralık 2018 Salı

SEVGİLİ ISLAK KÖPEK


                        Özlem PEKCAN


Yağmur bugün Ankara'da
Havada kuru, yaşlı taşlarda
Pek keyifsiz bulutlarda,
Adımlarımızla kaldırımda.

Aklımda onca endişe
Saklanmış şemsiyeme
Yürürken benimle,
Kalenderlik seninle.




Yağmurla arkadaş
Taşlarla yoldaş
Bulutlara sırdaş
Sanki tepede güneş.

Soluğun ılık nefeste
Sarı sıcak nemli renkte
Kulak, burun, kuyruk,
Başına da buyruk.

Sevgili
Islak 
Köpek.

30 Kasım 2018 Cuma

ANNEMİN CEP TELEFONU İLE İMTİHANI







Şeyma'nın Günlüğü

Cep telefonum acı acı çalıyor, arayan bizim evin telefonu. Annemin sesi çınlıyor kulaklarımda: Şeyma, telefonumun şarjı bitti!
Ben: Mümkündür... Şarja tak, işe yarar...
Annem: Ukalalık etme... Dışarı çıkcam, ulaşamazsan meraklanma.
Ben: Peki...
Annem: Babanın cebinden ararsın artık... Ben yanında diilim.
Ben: Ya niye arıyorum babamı o zaman anne yaaa...
Annem: Sen ne diyorsam onu yap...

Cep telefonum panik panik çalıyor. Annem. Yine evden arıyor: Şeyma, telefonum bozuldu galiba.
Ben: Ne oldu ki?
Annem: Şarjı tam görünüyor, hani o pil işareti var ya işte o tam dolu gibi... Ama ekran kapkara.
Ben: Üzülme, servise veririz.
Annem: Olur mu öyle?
Ben: Olur tabi, daha garantisi dolmamıştı, para da almazlar. Sen faturasını ve kutusunu sakladın di mi onun?
Annem: Fatura mı? Kutu mu?
Ben: Neyse takma, hallederiz. (İç ses: Hay Allah! Yaş gününde almıştık, daha 1 sene geçmedi.)
Annem: Dur bakiim, abin gelince bi de ona göstereyim. Belki o halleder..
Ben: İyi öyle yap. (İç ses: Belki okur üfler de, hihohoha...)
Annem: Tamam..  Tamir olur di mi bu?
Ben: Olur, olur...  Olmazsa da yenisini alırız, takmaa.... (İç ses: ay canıım çok da üzülmüş...)

Bir iki gün sonra, günlüğümü arıyorum, bulamıyorum. Anneme sorcam  o da evde yok: Baba, annem nerede?
Babam: Ne bileyim kızım, onu arasana!
Ben: E cebi bozuktu, çalışmıyordu.
Bir sessizlik, babam kıs kıs cevap veriyor: Yok bozuk diilmiş. Telefonunu açmayı unutmuş...

Evde.
Ben: Telefon hallolmuş öyle mi gülüm?
Annem: (Azıcık suçlu) Hı hı, abin halletti.
Ben: Ya tabi, tabi. Açma-kapama tuşuna bastı di mi.
Annem: Kırmızı!

Kırmızı terliğini arkamdan fırlatıyor!
Kaçıyorum, isabet ettiremiyor...

İşte böyle Sevgili Günlük...


SÖYLE SÖZÜNÜ

Ad

E-posta *

Mesaj *

kimler gelmiş:)

Twitter

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı