Şeyma'nın Günlüğü
Cep telefonum acı acı çalıyor, arayan bizim evin telefonu. Annemin sesi çınlıyor kulaklarımda: Şeyma, telefonumun şarjı bitti!
Ben: Mümkündür... Şarja tak, işe yarar...
Annem: Ukalalık etme... Dışarı çıkcam, ulaşamazsan meraklanma.
Ben: Peki...
Annem: Babanın cebinden ararsın artık... Ben yanında diilim.
Ben: Ya niye arıyorum babamı o zaman anne yaaa...
Annem: Sen ne diyorsam onu yap...
Cep telefonum panik panik çalıyor. Annem. Yine evden arıyor: Şeyma, telefonum bozuldu galiba.
Ben: Ne oldu ki?
Annem: Şarjı tam görünüyor, hani o pil işareti var ya işte o tam dolu gibi... Ama ekran kapkara.
Ben: Üzülme, servise veririz.
Annem: Olur mu öyle?
Ben: Olur tabi, daha garantisi dolmamıştı, para da almazlar. Sen faturasını ve kutusunu sakladın di mi onun?
Annem: Fatura mı? Kutu mu?
Ben: Neyse takma, hallederiz. (İç ses: Hay Allah! Yaş gününde almıştık, daha 1 sene geçmedi.)
Annem: Dur bakiim, abin gelince bi de ona göstereyim. Belki o halleder..
Ben: İyi öyle yap. (İç ses: Belki okur üfler de, hihohoha...)
Annem: Tamam.. Tamir olur di mi bu?
Ben: Olur, olur... Olmazsa da yenisini alırız, takmaa.... (İç ses: ay canıım çok da üzülmüş...)
Bir iki gün sonra, günlüğümü arıyorum, bulamıyorum. Anneme sorcam o da evde yok: Baba, annem nerede?
Babam: Ne bileyim kızım, onu arasana!
Ben: E cebi bozuktu, çalışmıyordu.
Bir sessizlik, babam kıs kıs cevap veriyor: Yok bozuk diilmiş. Telefonunu açmayı unutmuş...
Evde.
Ben: Telefon hallolmuş öyle mi gülüm?
Annem: (Azıcık suçlu) Hı hı, abin halletti.
Ben: Ya tabi, tabi. Açma-kapama tuşuna bastı di mi.
Annem: Kırmızı!
Kırmızı terliğini arkamdan fırlatıyor!
Kaçıyorum, isabet ettiremiyor...
İşte böyle Sevgili Günlük...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder