Yazan: Özlem PEKCAN
Böylesi muazzam bir yaratımda, hiçbir şey göründüğü kadar olamaz ve değil zaten. Bunun bilmesek de fazlasıyla farkındaki bizler gördüklerimizin yanı sıra görmediklerimizle de geçinmemizi sağlayan pek çok yönteme sahibiz. Dünyada mevcut milyar insan kadar yaşama, inanma, umut etme biçimi hatta sistemi mevcut. Kimileri genele dair kimileri ise tamamıyla şahsi.
Peki bu sistemler nasıl işliyor? Basit yöntemlerle belki ama en güncelinde bile binlerce yılın bilgeliği saklı. Bir dua, bir niyaz, bir temenni, işaret ya da hareketle derhal işlemeye başlayan mekanizmalara sahip hepsi.
Şöyle kendimizi bir yoklasak, sıralasak; engelleri aşmak, zorlukları yenmek, amaçlara ulaşmak, tehlikelerden korunmak ya da aklıma gelmeyen bin türlü şey için yaptıklarımızı, uyguladıklarımızı, muhtemelen ilk tespit edeceğimiz husus listemizin emsalleriyle benzerliği kadar eşsizliği olacaktır. Benzer çünkü ortak bilincin ürünü, eşsiz çünkü tamamıyla onu işleyenin hususiyetine sahip. Hasımlara karşı kalkan, bolluk bereket mıknatısı, başarı basamağı, kısmet tarayıcı…
Böyle anlatınca her şey fazlasıyla mükemmel görünüyor, ama hepimiz biliyoruz ki öyle değil. Çünkü bizim donanımımız varsa, kaderin de var. Bizim plânlarımız varsa, illâki onları bozacak başka plânlar var.
İşler yolunda giderken, istediğimizi elde edip, istediğimizi istediğimiz gibi yaparken daha âlâsı olabilir mi kullandığımız yöntemlerin, mekanizmaların? O niyazlar, işaretler ya da hareketlerden daha etkilisi bulunabilir mi? Ama ya her şey tersine döndüğünde, avuçlarımızdan kayıp gitmeye başladığında? O zaman? İşte düğüm!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder