“Ben adamı ne yaparım,
haberin var mı senin!” diye yankılandı etrafın tenhalığıyla iyice çatlayan
ürkütücü bir ses.
Uğradığı muameleye karşı koyacak güçten yoksun, çaresiz ruhun içini dolduran korku, uğuldayan rüzgârla savrulan bu tehditle kabına sığamayarak taştı ve boşlukta dalga dalga yayılarak parkın tamamını kaplayıverdi. Oğlanın dudaklarından bir iki sözcük zar-zor firar ettiyse de büyüklük ve kuvvetin getirdiği kudret sarhoşluğuna kapılmış beriki aldırmadı bile. Hayal gücü zayıf, idrakten en yoksun insan bile, burnundan ve kulaklarından çıkan dumanı, gözlerinden püsküren alevi tasavvur edebilirdi o anda. Gerçek şu ki, iki taraf da meselenin çözümsüzlüğünün ve gidişin varacağı durağın bilincindeydi. Adam ağırlığına ağırlık katan paltonun kalın kumaşıyla sarmalanmış boştaki kolunu hırsla kaldırdı, kürek biçimini almış elinin parmaklarından birindeki gümüşümsü yüzük hak etmediği ay ışığının yansımasıyla parıldadı keskince. Tam o sırada ıslaklıkla harmanlanmış esintili bir çıtırtı yükseldi çalılıklardan. ⟹
- Yazarı:Özlem Pekcan
- Yayınevi:Dorlion Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder