Özlem Pekcan'ın kitaplığından....
Ebced hesabı, alfabetik bir sayı sistemi kullanarak, kelimelerin sayısal değerini hesaplamaktır. Arap alfabesinde yer alan her bir harfe 1'den 1000'e kadar bir değer verilmiştir. Bu durumda arap harfleri ile yazılan her bir kelime ve cümlenin ayrıca bir de rakamsal değeri bulunmaktadır. Bu teknik kullanarak eser verenler, eserlerinde görünen ve bilinen anlamları dışında kelime ve hatta kelimenin dahil olduğu cümlelerle çeşitli olayların tarihlerine atıfta bulunabilirler.
Örneğin; tarihi bir çeşmenin üstünde veya bir yapının kapısının üstünde bir beyit görürsünüz ebced tekniği ile yazılmış, sözkonusu yapıyı öven veya kimin yaptırdığını anlatan. İşinin ehli ise yazan, beyitteki harflerin sayısal değerleriyle yapılan hesap muhakkak ki yapım tarihini verecektir.
Anlamlı kelimeler kullanarak edebi cümleler kurmak, aynı zamanda sembolik ve sanatsal ifadeler kullanarak görünen ve görünmeyen anlamları hak edenlerine veya anlayanların a ulaştırmak kuşkusuz ki büyük bir ilim gerektirir.
Yazdığı şiirlerinde bu tekniği kullanmış kişilerden birisi de Müştak Baba'dır. Kendisi 1759-1832 arasında yaşamış bir sûfî şairdir. Aruz vezni kullanarak yazdığı şiirlerinde sembolik bir lisan ayrıca da ebced hesabı kullanmıştır. Bilinen en ünlü eseri, bu gün Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde bulunan 160 sayfalık Müştak Baba Divanı (Divan-ı Müştak Efendi)'dır.
Müştak Baba'yı yaşadığı zamandan günümüze taşıyan en önemli yapıtı, ilk beyitinde başkent olacağı tarihin verildiği "Ankara" adlı şiiridir. Bu husus ilk defa 1937 yılında milletvekili Mehmet Vehbi Efendi kürsüde yaptığı bir konuşma esnasında dile getirilmiştir.
Serhat Ahmet TAN'ın, "Müştak Baba - İstanbul Başkent" başlıklı kitabı Müştak Baba'yı ve kehanetlerini yeniden gündeme getiriyor. Kitapta, ebced hesabı kullanılarak, Müştak Baba'ya ait 4 şiirin (Ejder, Timsah, Reh Mevla ve Ankara) çözümlemesi yapılıyor.
Yazara göre Müştak Baba, Nostradamus'tan bile daha büyük bir kâhin. Geleceğe dair kehanetlerinin doğruluğunu, tabii ki daha önce çıkmış kehanetlerine dayandırıyor. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz ki; Ankara'nın başkent oluşu. Yukarıda da değinmiştik, Ankara Şiirinin ilk beyitinde ebced hesabı ile 1923 tarihi veriliyor. Ancak yazar incelemesini yaptığı dört şiirin çeşitli beyitlerinde ebced hesabı ile cumhuriyetin ilânı, İsrail'in kuruluşu ve Müştak Babanın bizzat kendi ölüm tarihlerini verdiğini iddia ediyor.
Tabii ki bununla yetinmiyor, geleceğe ilişkin başka kehanetlerin de var olduğunu söyleyerek iddialarını sürdürüyor, sembolik anlamlara dayalı çıkarımları ve şiirlerde yine aynı tekniği kullanarak yaptığı bazı karışık hesaplamalar ile bunların neler olduğunu ve tarihlerini bildiriyor.
Örneğin; yazarın iddiasına göre, "Ankara" şiirinin devamında İstanbul'un tekrar başkent olacağı tarih ve Türkiye'nin geleceği ile ilgili başka bazı kehanetler daha var. Buna göre;
Ankara 1923 yılında başkent olacak ve 93 yıl süreyle öyle kalacaktır.
Sonrasında:
2012 yılında İstanbul tekrar başkent olacak, Türkiye Kuzey Irak'a girecek.
2013 yılında Ankara serhad şehri, yani sınır şehri olacak.
Arkadan gelenler hiç de iyi görünmüyor:
180 senelik bir duraklama ve gerileme dönemi yaşanacak, büyük bir savaşın ardından 2189 veya 2191'de Ankara sınır şehri olmaktan kurtulacak ve Türkiye için yeni ve parlak bir dönemin başlayacak. (Kimin ömrü vefa ederse artık!)
Başka kehanetler de var; örneğin İsrail'in 2029'dan sonra büyük bir ilerleme göstereceği ve karadenize kadar geleceği yazılıyor.
Bir başka çarpıcı iddia da kıyamet gününe ilişkin. Yazarın Müştak Baba'nın beyitlerinde yaptığı bir takım karışık hesaplamalar sonrasında bulduğu kıyametin kopuş tarihi 2472!
Daha pek çok tarih ve kehanet var kitapta. İnsan okurken; bir yandan endişeleniyor (tüh yaa, ömrümüz sıkıntıyla geçecek), bir yandan da içine sular serpiliyor (yaşasın, 180 yıl sonra yine en büyük biz olacağız), bir taraftan aklı inkâr ederken, diğer taraftan içi "ya doğruysa" demekten geri kalmıyor.
Aşağıda, Serhat Ahmet TAN'ın yorumuyla ANKARA şiirinin ilk bir kaç beyitini bulacaksınız:
"Me'vayı nazenine eğer bin kişi yönetici olursa
Mutlaka o me'va İstanbul ile aynı olur
Ordu ve devlet alınsa başından ordu yunusta
Alınca diğer harfi bu gizlilik açığa çıkar
Kilitlerin açıldığı ufuk yolunda sınır şehri ta ufka kadar
Yeniden düzenlenir Peygamber'in getirdikleri"
(Müştak Baba İstanbul Başkent, Serhat Ahmet TAN, Şira Yayınları, sf. 130)
Tarihler yakın, bakalım göreceğiz: İstanbul tekrar başkent Ankara da serhat şehri olacak mı?
Ama kıyamet için bir şey demek zor!
Not: Yukarıdaki yazı esasen 2011 yılında yazılmıştı. 2014'te Musul Başkonsolosu ve 42 kişi IŞİD tarafından rehin alındı, aynı günlerde 30'dan fazla Türk kamyoncu yine aynı örgüt tarafından esir edilmişti. Irak tarafı Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyulduğunu açıkladı, Türkiye'nin Musul'a girip girmeyeceği epey tartışıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder