KEBİKEÇ

28 Ekim 2019 Pazartesi

CUMHURİYETİN İLANI - Şevket Süreyya Aydemir


"Türk milletinin tabiat ve şiarına en uygun olan yönetim, Cumhuriyet yönetimidir."

Gazi Mustafa Kemal



Cumhuriyet bayramı yaklaşırken, ilânını bir de Şevket Süreyya Aydemir'in kitabından okumalı. İşte aşağıdaki bölümler TEK ADAM'dan (3. cilt 1922-1938)

O gece Çankaya'da İsmet Paşa ile Milli Müdafaa Vekili Kazım, eski kolordu kumandanlarından Sinop mebusu Kemalettin, Sami ve Milli Mücadele Kocaeli Grubu kumandanı Halit Paşalar bulunuyordu. Gazi, Rize mebusu Ekrem ve Afyon mebusu Ruşen Eşref Beyleri de yemeğe alıkoydu. İşte bu yemektedir ki arkadaşlarına:

"Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" dedi. (sf. 152)

-------

29 ekim günü grup öğleden önce saat 10.00'da toplandı. Gene kabine meselesine girildi. Bu arada Recep Bey (Peker) kabinenin intihap tarzının değiştirilmesi üzerinde durdu. Fikirler gene çatıştı. O zaman Kemalettin Sami Paşa, takririni sundu ve Gazi'nin Meclise daveti kararlaştı. Gazi, Meclise geldi. Artık hazır ve kararlıdır. Şartlar olgunlaşmaşı ve beklenen an, gelmiştir. Gruba beyanatı kısadır:

"Efendiler! Vekiller heyetinin intihabında, fikirlerde de karışıklık hasıl olduğu anlaşılmıştır. Bana bir saat kadar müsaade buyurun. Bulacağım hal şeklini arzederim."
(sf. 152)


-------

Teklifi kabul olunur. Bu bir saat içinde onun Meclisteki odasına, lüzumlu zatlar çağrılır. Onlara sır açıklanır. Öğleden sonra grup gene toplanır. Reislik mevkiinde Fethi Bey (Okyar) vardır. İlk söz Gazi'ye verilir. Beyanatının şu cümleleri konuyu özetler:

"Muhterem arkadaşlar! Halletmekte müşkülata uğradığınız meselenin sebep ve illeti bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanaatindeyim. Kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildir. Heyeti umumiyenizin hep birden vekiller heyetini seçmeye mecbur olmanızda görülen müşkülatın halli zamanı gelmiştir.


Yüksek heyetiniz bu müşkülün halline beni memur ettiniz. Ben de bundan ilham olarak, düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabule mazhar olursa, kuvvetli mütesanit (birbirine kaynamış) bir hükümet teşkili kabil olacaktır. Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için bir gaye olan Teşkilatı Esasiye Kanunumuzun bazı noktalarını tavzih (açıklığa kavuşturmak) lazımdır. Teklifim şudur."





O zaman tasarısını, Meclis katiplerinden bi
rine verir. Tasarı okunur. Gazi'nin teklifi, cumhuriyeti getirmekteydi... (sf. 153)






Alıntı: TEK ADAM, 3. CİLT 1922-1938, Şevket Süreyya Aydemir, Remzi Kitabevi, 1985, 9. Baskı

27 Ekim 2019 Pazar

CUMHURİYETİN ZAMAN YOLCULARI



Cumhuriyetimiz bir yaş daha alıyor. Tarih sahnesinde tek katreden daha büyük olmayan bu süre, biz insanlar için pekçok kuşak ve upuzun bir zaman dilimi.



Kurtuluş savaşında çarpışan, cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık eden ve Atatürk’ü gören nesiller artık ebediyete intikal etmiş durumda. Arkadan gelerek orta yaşlarını sürenler veya geçenler iyi kötü onların hatırasını taşıyor, ama gençlerimiz ve çocuklarımız bunlardan yoksun.

Tarih kitaplarından okuyor, ders olarak görüyorlar, bir önceki kuşağın büyüklerinden dinledikleri ve öğrendiklerinden çok azını.

Tabiat hükmünü sürüyor, onu kendi haline bırakalım ve biz cumhuriyetin kurulduğu güne doğru bir zaman yolculuğu yapalım.


29 Teşrinievvel 1339 – 29 Ekim 1923

O gün; Kurtuluş Savaşından çıkmış, Lozan Anlaşmasını imza etmiş ve bağımsızlığını ilân etmiş yeni ve genç Türk Devletinin Meclisi yoğun bir mesai içindedir. Genel Kurula sunulan bir Kanun Tasarısını gündeme almış ve görüşmelere başlamıştır.

Sözkonusu tasarı ile yürürlükte bulunan Teşkilâtı Esasiye Kanununun (yani Anayasanın) Bazı Maddelerinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Saatler süren müzakereler sonucunda tasarı kabul edilerek yasalaşır.

Böylece 29 Teşrinievvel 1339 tarih ve 364 sayılı "Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun Bazı Mevadının Tavzihan Tadiline Dair Kanun" (yani 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Maddelerinin Açıklanarak Düzeltilmesine İlişkin Kanun) ile Anayasanın 1, 2, 4, 10, 11 ve 12 nci maddeleri değiştirilir.

364 sayılı Kanun aşağıdaki şekildedir:

1. Madde: Hâkimiyet bilâkaydü şart (kayıtsız şartsız) milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir (dayanmaktadır). Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir.

2. Madde: Türkiye Devletinin dini, Dini İslâm'dır, resmi lisanı Türkçe'dir.

4. Madde: Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis Hükümetin inkısam ettiği (taksim ettiği) şuabatı idareyi İcra Vekilleri vasıtasıyla idare eder.

10. Madde: Türkiye Reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından ve kendi azası meyanından (arasından) bir intihap (seçim) devresi için intihap olunur (seçilir). Vazifei Riyaset yeni reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrara intihap olunmak caizdir.

11. Madde: Türkiye Reisicumhuru Devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Meclise ve Heyeti Vekileye riyaset (başkanlık) eder.

12. Madde: Başvekil (başbakan) reisicumhur tarafından ve Meclis azası meyanından intihap olunur. Diğer vekiller Başvekil tarafından yine meclis azası arasından intihap olunduktan sonra Heyeti Umumiyesi (Bakanlar Kurulu) Reisicumhur tarafından Meclisin tasvibine arz olunur. Meclis hali içtimada (toplantıda) değilse keyfiyeti tasvip Meclisin içtimaına talik olunur (ertelenir).

Yukarıda görüldüğü gibi kabul edilen Kanun ile Teşkilâtı Esasiye Kanununun yani Anayasanın 1 inci maddesinin sonuna: "Türkiye Devletinin Şekl-i Hükümeti Cumhuriyettir" cümlesi ilâve edilmekte ve devletin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu kesin hükme bağlanmaktadır.

2 nci madde ise 1921 Anayasasında bulunmayan ek bir maddedir. Devletin dini (İslâm) ve diline (Türkçe) ilişkin hükümler içermektedir.

4 üncü maddede, Türkiye Devletinin Büyük Millet Meclisi tarafından yöneltildiği, Meclisin icra ve idare yetkilerini koruduğu, Meclisin hükümetin yükümlülüğündeki görevleri Bakanlar Kurulu vasıtasıyla yerine getireceğine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.

10 uncu madde ile Cumhurbaşkanının TBMM Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçileceği, görev süresi biten cumhurbaşkanının yeniden seçilebileceği hükme bağlanmaktadır.

11 inci maddeye göre de Cumhurbaşkanının devletin başıdır ve bu sıfatla Meclise ve Bakanlar Kuruluna Başkanlık edebilir.

12 nci madde ile de başbakan cumhurbaşkanı tarafından ve meclis üyeleri arasından, diğer bakanlar başbakan tarafından ve yine meclis üyeleri arasından seçilerek cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına sunulacağı hükme bağlanmaktadır. Meclis toplantı halinde değilse onaylama işi meclisin toplanmasına ertelenebilecektir.

İşte Cumhuriyet, TBMM’nin 43. birleşiminde hazır bulunan 158 milletvekilinin oybirliği ile kabul edilen Kanunla 29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20.30'da "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında bu şekilde ilân edilir.

Aynı gün 30 sayılı karar uyarınca Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılır ve Cumhuriyetin ilânından on beş dakika sonra saat 20.45'de, oybirliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı seçilir.


Gazi Meclisin Gazi Cumhurbaşkanı Kürsüde

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kürsüye gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa aşağıdaki konuşmayı yapar.

"Saygıdeğer arkadaşlar! Dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında saygıdeğer milletimizin gerçek uyanıklığına ve şuurluluğuna değerli bir belge olan Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için kurulmuş olan özel komisyon tarafından yüksek heyetinize teklif edilen kanun tasarısının kabulü dolayısıyla Türkiye Devletinin zaten bütün dünyaca bilinen bilinmesi gereken mahiyeti milletlerarası adıyla adlandırıldı. Bunun tabiî bir gereği olmak üzere bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis Başkanlığınızda bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız bu görevi Cumhurbaşkanı unvanıyla yine aynı arkadaşınız bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz. Bu münasebetle şimdiye kadar hakkımda gösterdiğiniz sevgi, samimiyet ve güveni bir defa daha göstermekle yüksek değerbilirliğinizi ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce heyetinize gönlümün bütün samimiyeti ile teşekkürlerimi arz ederim.

Efendiler! Asırlardan beri doğuda haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz Türk Milleti gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Son yıllarda milletimizin fiilî olarak gösterdiği kabiliyet istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti dünya devletleri arasında tuttuğu yere lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

Arkadaşlar! Bu yüksek rejimi yaratan Türk Milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz kazandığım bu güven ve itimada lâyık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrının yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.

Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."

Bu konuşmanın ardından, Mebus Avni Bey (Bozok) "Bir dua yapılsın" teklifinde bulunur, diğer vekillerin de desteklemesi sonrası Karahisar Mebusu (Afyonkarahisar Vekili) Kâmil Efendi kürsüde dua okur.

Cumhuriyetin ilân olunduğu ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ilk Cumhurbaşkanı seçildiği tarihi oturum bu şekilde sona erer.


Bugünkü TBMM’den Geçmişe Selâm

Yukarıda anlatılanların hepsi esasen o günkü oturum tutanaklarında yer alıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi web sitesi, 1908’den itibaren günümüze Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi Meclis Tutanaklarına erişim sağlıyor.

Meclisin kullanıma sunduğu sorgu sistemini kullanarak, 364 sayılı Kanun Metnine, kanunla ilgili yapılan müzakere tutanaklarına ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kürsüden yaptığı konuşmanın orijinal metnine ulaşabilirsiniz.







28 Haziran 2019 Cuma

ZAMANIN RUHU



Yazan: Yel DA


Sosyal medya platformalarının olmadığı bir zamanda sesiz sakin bir şekilde, kendiliğinden halolacak iken boşanma neticesinde evlilik bağıyla edinilen dostluklar ve ilişkiler nasıl paylaşılacak? Onlar da sönümlenmiş ilişki gibi silikleşecek ve zamanın tozlu raflarına mı kaldırılacak? Facebook'taki, İnstagram'daki paylaşımlar görmezden mi gelinecek?

Malum bu platformlarda arkadaşlıktan çıkarma, engelleme gibi araçlara başvurma imkanları her iki taraf için de mevcut. Bunları kullanmak, anlaşmalı boşanmış ve dostça ayrılınmış ise pek de içe sindirilmiyor. Öte yandan, ex diye hitap ettiğimiz eski hayat arkadaşımız aracılığıyla tanıştığımız, gönül kapılarımızı açtığınız üçüncü şahıslarla olan iletişimi sürdürmek de bir başka çelişki mi? İletişimde kalmak üçüncü kişilere farklı bir mesaj mı verir? Ex-şahsın burnunu daha da mı havalandırır? Bunu bilemedim.  Belki de.

Son tahlilde; her şeyin çözüme ulaşması hayat dinamiğine ters. Bu nedenle “bırakalım dağınık kalsın.” Zamanın ruhu değişim ve dönüşümü kendiliğinden gerçekleştirsin.

19 Mayıs 2019 Pazar

Türk gençliğine bıraktığım emanet (Nutuk/ Bitiş)





Muhterem Efendiler, sizi günlerce işgal eden, uzun ve teferruatlı beyânâtım, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve müstakbel evlâdlarımız için dikkat ve teyakkuzu davet edebilecek bazı noktalar tebârüz ettirebilmiş isem, kendimi bahtiyar addedeceğim.

Efendiler, bu beyânâtımla, millî hayatı hitam bulmuş farzedilen büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslarına müstenid, millî ve asri bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.

Bugün vâsıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen millî musîbetlerin intibâhı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbâlde dahi seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezâhür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bi'l-fiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahîm olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbâlinin evlâdı! İşte, bu ahvâl ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!



18 Mayıs 2019 Cumartesi

Yunan ordusunun Manisa ve Aydın civarını işgali (Nutuk/ 16)




Bu tarihe kadar, Yunan ordusunun Manisa ve Aydın civarlarını da işgal eylediğinden haberdâr oldum. Fakat İzmir’de ve Aydın’da bulunduklarını bildiğim kuvvetlerin ne halde olduklarına dair hiçbir taraftan henüz sarîh bir ma’lumâta dest-res olamıyordum. Doğrudan doğruya bu kuvvetler kumandanlarına da bazı emirler yazmıştım. Nihayet 29 Haziran’da, Fırka 56 Kumandanı Bekir Sami Bey’in iki gün evvelki tarihli bir şifre telgrafını aldım.
56. Fırka’ya İzmir’de Hürrem Bey namında bir zat kumanda ediyormuş. Bu zat ve İzmir’deki iki alayın bakıyetü’s-süyûfu zâbitleriyle beraber hemen kâffesi esir olmuş. Yunanlılar bunları gemilerle Mudanya’ya nakletmişler. Bekir Sami Bey bu bakiyetü’s-süyûfun kumandasını deruhde etmek üzere gönderilmiş.
Bekir Sami Bey 27 Haziran 335 tarihli telgrafnâmesinde, 22 Haziran 335 tarihli iki emrimi ancak 27 Haziran’da Bursa’ya muvâsalâtında alabildiğini söylüyor ve verdiği ma’lumât ve izâhâtta “Makasid-i milliyeyi hayyiz-i fiile îsâl edecek vesâit-i kâfiye bulamadığımdan, fırkamı tanzim ve tensîke muvaffak olursam daha iyi hidemâtın icrasını kabil gördüğümden 21 Haziran sabahı Kula’dan Bursa istikametinde harekete mecbur oldum. Mamafih birçok mevânie rağmen hareket-i milliyenin memleketin istihlâsı için elzem olduğu fikrini her tarafa yaymaya muvaffak oldum.” diyor, kanaat ve icrââtına kavî imanı olduğunu bildiriyor ve bu hususta hemen teşebbüsâta başladığını, Çine’de bulunan 57. Fırka’ya da emir vermekliğimi ve kendisine de emir vermekte devam etmemi istiyordu (Vesika: 20).
Vesika: 20
Sivas Vasıtasıyla Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne
  1. On Yedinci Kolordu Kumandanlık Vekâleti’nin nez’iyle esasen kumandanı olduğum Elli Altıncı Fırka’nın İzmir’den Mudanya tarîkiyle Bursa’ya naklolunmuş olan bakıyetü’s-süyûfunun tanzim ve teşkili için emri aldığım andan nihayet yirmi dört saat sonra bulunduğum mahalden hareketim hakkında açık olarak yazılan telgraf üzerine makasid-i milliyeyi hayyiz-i fiile îsâl edecek vesâit-i kâfiye ... bulamadığımdan fırkamı tanzim ve tensîke muvaffak olur isem daha iyi hidemâtını icrasını kabil gördüğümden 21.6.35 sabahı Kula’dan Bursa istikametine harekete mecbur oldum. Maamafih hükümet-i merkeziyenin evâmir-i müekkedesini telâkki ve infaza sa’y eden memûrîn-i mülkiyenin aykırı vaziyetine ve mesâime engel olan bütün mukabil vaziyetlere rağmen tekmil Aydın vilâyetinin muhtelif mahallerinde bir hareket-i milliyenin başlangıcını temîn, donmuş ve sönmüş ruhların heyecan-ı millî ile kıpırdanması memleketin istihlâsı için elzem olduğu fikrini her tarafa yaymaya muvaffak oldum.
  2. 22 Haziran 35 tarihli iki emirnamelerini bugünkü 27 Haziran 35 günü, Bursa’ya muvâsalatla aldım. Kanaat ve icrâât-ı sâmîlerini vatan ve milletin kuvvet alması için yegâne yol olduğuna iman-ı kavîm olduğunu bi’t-tabi zât-ı devletleri de bilirler. Binâenaleyh bu hususta hemen teşebbüsâta başladım. Neticesini arz edeceğim. Aynı zamanda bu hususta doğruca benim yazmaklığıma rağmen Çine’de Elli Yedinci Fırka’ya da emir buyurulmasını muvâfık bulurum.
  3. Kısa zamanda Fırkamı her türlü gösterilen mümânaat-ı resmiyelere rağmen ikmâle çalışarak âmâl-i milliyenin tatmîni için buraca tevessülü mümkün olan icrââtı icraya çalışacağım.
  4. Din ve milletimizin istihlâsı yolunda attığınız büyük adımlarda muvaffak olacağınıza tamamen kaniim. Evâmir-i sâmîlerinin devamını istirham eylerim.
Fırka 56 Kumandanı
Miralay Bekir Sami

17 Mayıs 2019 Cuma

Ordu ile temas (Nutuk/ 15)

Topçular/ Namık İsmail


Şimdi, Efendiler, ilk iş olmak üzere bütün ordu ile temasa gelmek lâzımdı.

Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı’na 21 Mayıs 335’te yazdığım bir şifrede “ahvâl-i umumiyemizin almakta olduğu şekl-i vahîmden pek müteessir ve müteellim olduğumu; millet ve memlekete medyûn olduğumuz en son vazife-i vicdaniyeyi yakından, müşterek mesâi ile, en iyi ifa etmek mümkün olacağı kanaatiyle bu son memuriyeti kabul ettiğimi; bir an evvel Erzurum’a gitmek arzusunda bulunduğumu ve fakat Samsun ve havalisinin vaziyeti, asayişsizlik yüzünden fena bir akıbete dûçâr olmak mahiyetinde bulunduğundan buralarda birkaç gün kalmak zarureti olduğunu bildirdikten sonra, beni şimdiden tenvîre medâr olacak hususât varsa iş’ârını” ricâ ettim (Vesika: 10).

Fi’l-hakika Samsun ve havalisinde Rum çetelerinin İslâm ahâliye tecâvüzü ve zaten vasıtasız bırakılmış olan hükümet-i mahalliyenin ecnebi müdâhalâtı yüzünden hiçbir tedbir alamaması, vaziyeti müşkil kılmıştı.

Tanıdığımız ve kendisinden büyük enerji ümit ettiğimiz bir zatın Samsun’a mutasarrıf tayinini temîn için teşebbüs almakla beraber, Üçüncü Kolordu Kumandanı’nı muvakkaten Canik mutasarrıfı tayin ettim. Mümkün olan tedâbîr-i mahalliye alınmaya ve bilhassa ahâlinin vaziyet-i hakikiye hakkında tenvîrine ve orada bulunan ecnebi müfreze ve zâbitlerinden ictinâb ve ihtiraza mahal olmadığını izaha ehemmiyet verildi ve hemen o havalide millî teşkilâta tevessül olundu.

23 Mayıs 335’te Ankara’da bulunan Yirminci Kolordu Kumandanı’na, “Samsun’a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi ve İzmir havalisine dair daha kolaylıkla alabileceği ma’lumâttan haberdâr olmak istediğimi bildirdim.”

Bu kolordunun vaziyeti ile daha İstanbul’da iken alâkadar olmuştum. Cenuptan Ankara havalisine şimendiferle nakli mevzu-i bahis idi. Bu nakliyata mümânaat edilmekte olduğunu anlamış olduğumdan İstanbul’dan hareketim günlerinde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi olan Cevat Paşa’dan, kolordunun şimendiferle nakli teehhür ederse karadan yürüyerek Ankara’ya sevkini ricâ etmiştim. Bundan dolayı bahsettiğim şifre telgrafnâmemde “Yirminci Kolordu aksâmının kâmilen Ankara’ya gelmeğe muvaffak olup olmayacağını sordum. Canik livası hakkında ma’lumât verdikten sonra bir iki güne kadar Samsun’dan karargâhımla, bir müddet için Havza’ya gideceğimi ve her halde Samsun’dan hareketimden evvel beni tenvîr edecek ma’lumâta intizâr eylediğimi yazdım.”

Yirminci Kolordu Kumandanı’ndan, üç gün sonra 26 Mayıs 35’te aldığım cevapta “İzmir’den muntazam ma’lumât alamadıklarını, Manisa’nın da işgal edildiğini telgraf memurlarının haber verdiğini, kolordunun Ereğli’de bulunan aksâmının kâmilen şimendiferle nakline muvaffak olamadıklarından karadan yürüyüşe başladıklarını, fakat mesafenin uzaklığı sebebiyle Ankara’ya ne vakit muvâsalat edeceğinin ma’lûm bulunmadığını bildiriyordu.”

Kolordu kumandanı aynı telgrafnâmesinde “Afyonkarahisar ı’nda bulunan 23. Fırka’nın mevcudunun pek az olduğundan ve orada ellerine geçen efrâdı bu fırkaya göndermekte olduklarından bahsettikten sonra, Kastamonu ve Kayseri havalisinde bazı muhill-i asayiş vakayi hakkında haberler gelmeğe başladığını zikrediyor ve peyderpey ma’lumât vereceğini yazıyordu” (Vesika: 11).

27 Mayıs 1335 tarihinde Havza’dan, Yirminci Kolordu Kumandanı’ndan ve aynı zamanda bu kolordunun mensup olduğu Konya’daki Ordu Müfettişliği’nden “Afyonkarahisarı’ndaki fırkanın takviyesi için hangi menâbiden istifade edilmekte olduğunu ve tezyîd-i kuvvetine imkân-ı maddî bulunup bulunamayacağını ve bugünkü ahvâl ve vaziyetimize nazaran, bu fırkaya nasıl bir vazifenin tevcîhi düşünüldüğünü sordum” (Vesika: 12, 13).

Kolordu kumandanı 28 Mayıs 335’te sorduğum hususâta dair ma’lumât veriyor ve Yirmiüçüncü Fırka “düşmanın bir işgali vaziyeti karşısında mevkiini terk etmeyecek ve dûçâr-ı tecâvüz olursa, ahâli-i mahalliyeden alacakları takviye ile mevkiini müdafaa edecektir” diyordu (Vesika: 14).

Ordu müfettişi de 30 Mayıs 335’te verdiği cevapta “Yirmiüçüncü Fırka’nın Karahisar’daki asayişi muhafaza ile beraber her türlü işgal hadisesine her türlü vesâitle mukavemet edecektir” diyordu. Bu vesâitin hazırlanmakta olduğunu ve Konya’da orduya zahîr olabilecek bir kuvvet ihzârına çalışıldığını, ancak bir isim ve unvana mâlik olmadığını bildiriyordu.

Ben, müfettişliğe yazdığım telgrafta, Konya’da bir vatan ordusu teşkil edilmekte olduğuna dair bazı havadisler şâyidir, bunun mahiyet ve teşkilâtı nedir, demiştim. Böyle bir sual tevcîhinden maksadım biraz da medâr-ı teşvik ve tenbîh olmak idi. Müfettişliğin son ma’lumâtı bunun üzerinedir (Vesika: 15).

Kolordu kumandanı bu istîzâhıma “Konya’da vatan ordusunun teşkilinden haberdâr değilim” demişti.

Yirminci Kolordu ve Konya’daki Ordu Müfettişliği ile temasım neticesinde edindiğim ma’lumâttan teyakkuz ve intıbâhı mûcib noktaları 1 Haziran 335’te Erzurum’da On Beşinci Kolordu ve Samsun’da Üçüncü Kolordu ve Diyarbekir’da On Üçüncü Kolordu kumandanlarına bildirdim (Vesika: 16).

Trakya’da bulunan kuvvet ve kumanda vaziyetini bilmiyordum. O mıntıka ile de irtibat tesisi lâzım idi. Bu maksatla, İstanbul’da, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’dan 16 Haziran 35’te zâtî şifre ile –Cevat Paşa ile müfârekatim günü mahrem ve şahsî bir şifre kararlaştırmış idik– Edirne’de kolordu kumandanının kim olduğunu ve Cafer Tayyar Bey’in nerede bulunduğunu sordum (Vesika: 17). Cevat Paşa 17 Haziran’da cevap verdi. “Cafer Tayyar Bey’in Birinci Kolordu Kumandanı olarak Edirne’de bulunduğunu” öğrendim (Vesika: 18).

Amasya’dan 18 Haziran 335 tarihinde, Edirne’de, Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e şifre ile verdiğim direktifte esaslı olarak şu hususâtı kaydettim. “İstiklâl-i millimizi boğan ve inkısâm-ı vatan tehlikelerini ihzâr eden Düvel-i İtilâfiyenin icrââtı ve hükümet-i merkeziyenin esir ve âciz vaziyeti malûmunuzdur.”

“Milletin mukadderâtını bu mahiyette bir hükümete teslim etmek, inkıraza münkad olmaktır.”

“Trakya ve Anadolu teşkilât-ı milliyesini tevhîd ve seda-yı milliyi gür sesle cihana duyuracak emin bir mahal olan Sivas’ta müşterek ve kuvvetli bir heyet teşkili mukarrerdir.”

“Trakya-Paşaeli Cemiyeti, hâiz-i salâhiyet olmamak üzere İstanbul’da bir heyet bulundurabilir.”

“Ben İstanbul’da iken Trakya Cemiyeti azasından bazılarıyla teati-i efkâr etmiş idim. Şimdi zamanı geldi. İcap edenlerle mahremâne görüşerek derhal teşkilât yapınız ve benim yanıma da murahhas olarak kıymettar bir iki zat gönderiniz. Onlar gelinceye kadar Edirne vilâyetinin hukukunun müdafii olmak üzere beni tevkîl ettiklerine dair imzaları tahtında bir vesikayı imzanızla şifreli telgrafla bildiriniz.”

“Gaye-i istiklâlin istihsaline kadar, tamamıyla milletle birlikte, fedakârâne çalışacağıma mukaddesâtım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kat’îdir.”

Trakya kuvve-i maneviyesini takviye maksadıyla bu talimata şu ma’lumâtı da derc ettim: Anadolu ahâlisi baştan aşağı yekvücûd bir hale getirildi. Kararlar, bilâ-istisna tekmil kumanda heyetleri ve arkadaşlarımızla müşterek ittihâz ediliyor. Vali ve mutasarrıfların hemen kâffesi bizimle beraberdir. Anadolu’daki teşkilât-ı milliye kaza ve nahiyelere kadar tevessü etti. İngiliz himayesi altında bir müstakil Kürdistan teşkili hakkındaki propaganda ve tarafdârânı bertaraf edildi, Kürtler Türklerle birleşti (Vesika: 19).

Vesika: 10


Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı Paşa Hazretlerine
Ahvâl-i umumiyemizin almakta olduğu şekl-i vahimden pek müteellim ve müteessirim. Millet ve memlekete medyûn olduğumuz en son vazife-i vicdaniyeyi yakından mesâi-i müştereke ile en iyi ifa etmek mümkün olacağı kanaatiyle bu son memuriyeti kabul ettim. Bir an evvel zât-ı âlinize mülâki olmak arzusundayım. Ancak Samsun ve havalisinin vaziyeti asayişsizlik yüzünden fena bir akıbete dûçâr olmak mahiyetindedir. Bu sebeple burada birkaç gün kalmak zarureti vardır. Bendenizi şimdiden tenvîre medâr olacak hususât var ise iş’ârını ricâ eder ve gözlerinizden öperim kardeşim.
Mustafa Kemal
Vesika: 11


Havza’da Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 23.5.35 tarih ve 105/3 numaralı şifreyedir.
Birçok ihtimama rağmen İzmir’den muntazam ma’lumât alamıyoruz. Oradaki kumandanlıkla henüz irtibat tesis edilemedi. 25 Mayıs’ta Manisa’nın da işgal edildiği ve muhaberenin münkatı’ olduğu telgraf memurlarından haber alındı. Maamafih Manisa istikametinde bir irtibat zâbiti gönderdik. Henüz ma’lumât gelmedi. Kolordu’nun Ereğli’de bulunan aksâmının şimendiferle nakline kâmilen muvaffak olamadık. Karadan yürüyüşe başladılar. Mesafenin uzaklığı hasebiyle ne vakit muvâsalat edecekleri ma’lûm değildir. Burada elimize geçen efrâdı Afyonkarahisarı’nda Yirmi Üçüncü Fırka’ya gönderiyoruz. Çünkü bu fırkanın mevcudu pek azdır... Ve Kastamonu vilâyetleriyle Kayseri Mutasarrıflığı’ndan bazı muhill-i asayiş vakayi hakkında ma’lumât verilmeğe başlanmıştır. Henüz mahiyetleri tahkik edilmektedir. Emr-i devletleri vechile peyderpey arz-ı ma’lumât edeceğim.
26.5.35 tarih ve 1 Şube 1327 numaralı olup saat 6.35 sonrada Ankara telgrafhanesine verilmiştir.
K. O. 20 Kumandanı
Mirliva
Ali Fuat
Vesika: 12


Ankara Yirminci Kolordu Kumandanı Fuat Paşa Hazretlerine
C: 26.5.35 şifre.
Afyonkarahisarı’ndaki Yirmi Üçüncü Fırka mevcud-ı hazırı nedir? Bunu takviye için hangi menâbiden istifade edilmektedir? Bugünkü vaziyet-i umumiyemize nazaran mezkûr fırkaya nasıl bir vazifenin tevcîhini tasavvur buyuruyorsunuz? Konya’da fi’l-hakika işitildiği gibi bir vatan ordusu müteşekkil midir? Vali ile tanıştınız mı? Gözlerinizden öperim.
Mustafa Kemal
Vesika: 13


Konya’da Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği’ne
Düvel-i İtilâfiye kuvvetlerinin Manisa’yı işgal ettikleri haber alınmıştır. Bu bâbdaki ma’lumât-ı devletlerini ricâ ederim.
Afyonkarahisarı’nda bulunan fırkanın tezyîd-i kuvvetine imkân-ı maddî bulunabilecek midir? Bu fırkaya bugünkü ahvâl karşısında nasıl bir vazife tevcîhi ihtimali olduğu; Konya’da bir vatan ordusu teşkil edilmekte olduğuna dair bazı havadisler şâyi olduğundan bunun mahiyet ve teşkilât-ı esasiyesi hakkında tenvîr buyurulmaklığımı hassaten ricâ ederim.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
Mustafa Kemal
Vesika: 14
Ankara, 28.5.335
Ankara’dan: Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne mevrûd 574 numaralı şifredir.
C: 27.7.35 şifreye:
Yirmi Üçüncü Fırka’nın efrâd mevcudu ancak dokuz yüze iblâğ edilebildi. Ankara kalemi tahsis edilmiştir. Mahallinden de ihzârı için teşebbüsâtta bulundum. Henüz bir cevap alamadım. Yirmi Üçüncü Fırka Tarsus’ta malûm-ı âlileri olan fırkadır. Yeni emrime girmiştir. Kabiliyetli bir hale girmesine çalışılmaktadır. Burdur ve Isparta ve Kasaba’da bir taburu vardır. Mütebaki kuvveti Afyonkarahisarı’ndadır. Bir işgal vaziyeti karşısında ordugâhlarında kuvvet çoğalıncaya kadar mevkilerini terk etmeyecek ve dûçâr-ı tecavüz olursa ahali-i mahalliyeden alacakları takviye ile mevkilerini müdafaa edeceklerdir. Konya’da vatan ordusunun teşkilinden haberdâr değilim. Vali ile tanışmaya çalışıyorum. Maa’t-teessüf Yunan askeri Manisa’yı da işgal etmiş. Ahali işgali red için bir miting yapmış. Arz-ı ihtiram eylerim.
K. O. 20 Kumandanı
Mirliva
Ali Fuat

Vesika: 15


Havza’da Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 27 ve 29 Mayıs 35 tarihli şifreye:
  1. Yunan ordusu Manisa ve Aydın civarlarını işgal etmiş ve Afyonkarahisarı’ndaki fırkanın civardan takviye-i kuvvetine çalışılıyor. Rum olan mutasarrıfının tebdili müyesser oldu. Fırka oradaki asayişi muhafaza ile beraber her türlü işgal hadisesine her türlü vesâitle mukavemet edecektir. Bu vesâit hazırlanıyor. Konya’da orduya zahîr olabilecek bir kuvvet ihzârına çalışıyoruz. Ancak maddî bir isim ve unvana mâlik değildir.
  2. İzmir Müdafaa-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti Denizli’de bulunmaktadır efendim.
Yıldırım Kıtaatı Müfettişi
Cemal
Vesika: 16


Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Samsun’da Oç Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Diyarbekir’de On Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
  1. Yunan ordusu Manisa ve Aydın civarlarını da işgal eylemiştir.
  2. Afyonkarahisarı’ndaki Fransız müfrezesinden bir Müslüman çavuş Karahisar ve civarının İtalyanlar tarafından işgal edileceğini, bunu müteakib Fransız müfrezesinin oradan çekileceğini söylemiş. Karahisar’dan on saat mesafede bulunan bir şimendifer köprüsünün Fransız askeri tarafından muhafaza olunduğu, Karahisar içinde ve ordugâhta bulunan cephaneliklerimizin ecnebi askerlerinin daimî surette taht-ı tarassudunda bulunduğu Yirmi Üçüncü Fırka’nın raporuna atfen Yirminci Kolordu Kumandanlığı’ndan bildirilmiştir.
  3. Afyonkarahisarı’ndaki fırkamızın takviyesine çalışıldığı, her türlü işgal hadisesine mukavemete hazırlandığı ve Konya’da orduya zahîr olabilecek millî bir kuvvet ihzârına uğraşıldığı, İzmir Müdafaa-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti merkezinin Denizli’de bulunduğu Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği’nden bildirilmiştir. Arz-ı ma’lumât eylerim.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva
Mustafa Kemal
Vesika: 17


Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa Hazretlerine
Hâlen Edirne’de kolordu kumandanının kim olduğunu ve Cafer Tayyar Bey’in elyevm nerede bulunduğunu lütfen iş’âr buyurmanızı ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Vesika: 18


Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne
C: 16.6.35’tir.
Cafer Tayyar Bey Birinci Kolordu Kumandanı olarak Edirne’dedir efendim.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi
Cevat

Vesika: 19


Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
İstiklâl-i millîmizi boğan ve inkısâm-ı vatan tehlikelerini ihzâr eden Düvel-i İtilâfiye’nin icrââtı ve hükümet-i merkeziyenin esir ve âciz vaziyeti malûmunuzdur. Milletin mukadderâtını bu mahiyette bir hükümete teslim etmek maazallah inkıraza münkad olmak demektir. Tekmil Anadolu ahalisi istiklâl-i millîyi tahlîs için baştan aşağı yekvücûd bir hale getirilmiş ve bilâ-istisna tekmil kumanda heyetleri ve arkadaşlarımız yüksek bir fedakârî ile müştereken ittihâz-ı karar eylemiştir. Vali ve mutasarrıfların hemen kâffesi de bu halka etrafına alınmıştır. Bu âli hedef için Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti’nin unvan-ı şâmili kabul edilmiştir.
Anadolu’daki teşkilât kaza ve nahiyelere kadar tevessü ediyor. İngiliz himayesinde bir müstakil Kürdistan teşkili hakkındaki İngiliz propagandası ve bunun taraftâranı da bertaraf edildi. Kürtler de Türklerle birleşti.
Trakya Cemiyeti ve Edirne Vilâyeti Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ile de elele vermek ve umum Anadolu ve Trakya Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini tevhîd etmek ve Anadolu ve Rumeli umum vilâyâtının murahhaslarından mürekkeb kuvvetli bir heyet-i merkeziye teşkil etmek takarrür etti. Bu heyetin İstanbul’un murakabesinden ve ecnebi devletlerinin nüfûz ve tesirinden tamamıyla âzâde kalacak ve sadâ-yı millîyi gür bir sesle cihana duyuracak vechile Anadolu’nun merkezinde ve en münasip olarak Sivas’ta in’ikadı münasip görülmüştür. Lüzumuna göre İstanbul’da hâiz-i salâ hiyet olmamak üzere bir heyet-i mümessile bulundurulabilir. Ben İstanbul’da iken Trakya Cemiyeti azasıyla teâti-i efkâr etmiş idim. Şimdi zamanı geldi, icap edenlerle mahremâne görüşerek derhal teşkilâtta bulunulmasını ve buraya kıymettar bir iki zatın murahhas olarak ve fakat ketm-i hüviyetle Samsun veya şimendifer tarîkiyle yola çıkarılmasını ve onlar gelinceye kadar da Edirne vilâyetinin vekil ve müdafii olmak üzere Anadolu’da beni tevkil ettiklerine dair imzaları tahtında bir vesikanın imza-yı âlinizle ve şifreli telgrafla bildirilmesini ricâ ederim.
Bu gaye-i istiklâl tahsil olununcaya kadar tamamıyla milletle birlikte fedakârâne çalışacağımı mukaddesâtım namına yemin ve bunu gördüğüm arzu-yı millî üzerine her tarafa ta’mîm ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kat’îdir. Bu karar umum arkadaşlarımızın karar ve kanaatine tamamıyla müstenidtir. Gözlerinizden öperim. Telgrafın vusûlünün de sür’at-i iş’ârına muntazırım.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva
Mustafa Kemal

16 Mayıs 2019 Perşembe

Millî sır (Nutuk/ 14)



Cepheye silâh taşıyan kadınlarımız


Bu son sözlerimi hulâsa etmek lâzım gelirse, diyebilirim ki ben milletin vicdanında ve istikbâlinde ihtisâs ettiğim büyük tekâmül istidadını, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, peyderpey, bütün heyet-i ictimâiyemize tatbik ettirmek mecburiyetinde idim.

SÖYLE SÖZÜNÜ

Ad

E-posta *

Mesaj *

kimler gelmiş:)

Twitter

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı