KEBİKEÇ
1 Eylül 2009 Salı
4 Ağustos 2009 Salı
Kullanıcının Teknoloji ile İmtihanı: 3G!

.....İkinci gün, bizi yeniden gören görevliler öcü görmüş gibi oldular, ama olsun yine de çok nazik ve sabırlı idiler.
*****
.......Turkcell ile hayata bağlanmanın, Turkcell iletişim merkezine bağlanmaktan daha kolay olduğu kanaatine varmış bulunuyorum.
Biz de 3G ile tanıştık!
Hoş ben hala çok ayırdında değilim ama olsun... Şunu biliyorum 3G, 2G'den daha hızlı. Bu vesileyle; 2G diye bir şey olduğunu da öğrenmiş oldum (bunu da belirteyim).
Hafta sonu eşimle alışverişe çıkmıştık ve tam eve dönüyorduk ki, Turkcell İletişim Merkezlerinden birinden beni içeri itekledi ve:
"Gel şu Vınn da neymiş bi bakalım." dedi.
Ben tam Vınn olayını anlayıp, ısınmaya başlamıştım ki, dikkati birden mini netbook'lara kayıverdi!
****
Evet, artık biz de 3G teknolojisine geçmiş bulunuyoruz. Konuyla ilgili çıkarımlarımı aşağıda kısaca aktarıyorum, bir tür tecrübe aktarımı olarak kabul edin:
1. Öncelikle, 3G için abone oluyorsunuz, aylık 4gb lık kullanım iki sene süreyle 79 TL. Anında size bir hat açıyorlar, bu hatta ilişkin sim kart, mini netbook içine takılıyor ve başka da bir donanım ihtiyacınız yok.
***
2. Mini netbook'ları kullanmak çok kolay.
***

****
4. Örneğin, biz yaklaşık ikişer saatten iki gün, aboneliğimizi başlattığımız İletişim Merkezinde kamp kurmak zorunda kaldık. Çünkü, hemen al, hemen bağlan gibi bir iddia olmasına rağmen bir türlü internet bağlantısını sağlayamadık.
****
5. İkinci gün, bizi yeniden gören görevliler öcü görmüş gibi oldular, ama olsun yine de çok nazik ve sabırlı idiler.
****
6. İkinci gün ve iki saatin sonunda, en nihayet akıllarına kendi aktif hatlarını bizim netbook'a aktarmak geldi de, aletin sağlam olduğunu ve hattın da daha aktifleşmediğini anlayabildik!
****
7. Biz de, orada çalışanlara, bizden sonra gelenlerin de perişan olmaması için; önce kendi aktif hatları ile kurulumun gerçekleşip gerçekleşmediğini, bağlantı sağlanıp sağlanmadığını test etmelerini ve satın alınan hattın da aktifleştirilip aktifleştirilmediğini kontrol etmelerini önerdik.
****

****
9. Şimdi artık, nerede olursam olayım internete bağlanabiliyorum, ayrıca dakikada bir takılıp kafamı patlatma tehlikesi geçirdiğim kablolardan da kurtuldum.
Sonuç: Teknoloji harika bir şey!
Not: Eğer teknik bir bilgi ihtiyacı içindeyseniz tıklayın.
31 Temmuz 2009 Cuma
TEMEL SINIRDA NÖBET TUTARSA....

Karşı tarafta nöbet tutan Yunan askerine bir ıslık çalmış, elleriyle gökyüzünü göstererek "havacı mısın" işareti yapmış. Yunan görmezden gelmiş.
Biraz sonra "denizci misin" anlamında yüzme işaretleri yapmıs. Yunan askeri yine aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış "topçu musun" anlamında işaretler yapmış. Yunan oralı bile olmamış.
Bir ıslık daha calmış ve "gözcü müsün" anlamında elleriyle dürbün işareti yapmış. Yunan askeri sırtını dönmüş.
Bir kaç gün sonra Yunan askere yine aynı yerde nöbet sırası gelmiş. "Haydi git sınır nöbetini tut" demişler..
Asker sıkıntılı bir tavırla yanıt vermiş: "Ben oraya kesinlikle gitmem, orada çatlak bir Türk askeri var. Bana 'HAVA KARARINCA YÜZEREK GELİCEM, SANA Bİ KOYACAM, GÖZLERİN YERİNDEN FIRLAYACAK' diyor!..Ben oraya gitmem!"
29 Temmuz 2009 Çarşamba
Pazartesi Soruları: 40 lı Yaşlar; ama Nasıl?

Biliyorsunuz orta yaş artık 50'ler sayılıyor, gelişmiş ülkelerde 60 bizde 50. Bense 40'ları erken orta yaş olarak tanımlıyorum.
Kararlı olmanın, kariyerin, üretkenliğin, ailenin, dostlukların, arkadaşlıkların, keyifinin daha derin yaşandığı,
Sevginin, arkadaşlıkların, hayatın kıymetinin farkında olunduğu yaşlar,
40'ın bendeki ifadesi.
Yapılacak daha çoook iş var. Sağlıklı, neşeli günler dilerim.
(Siz de yorumunuzu gönderin!)
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Pazartesi Soruları: Genetiği değiştirilmiş tohumlar mı, genetiği değiştirilmiş toplumlar mı?

Yelda S. diyor ki:
Genetiği değiştirilmiş tohumlar konusunda wep'de yaptığım kısa gezintiden; tohumların genetiklerinin değiştirilerek kuraklığa ve böceklere karşı dayanaklılıklarını arttırıldığını, bu işlem yapılırken içlerine antibiyotik zerk edildiğini, bu tohumlarda tekrar tohumluk üretmek imkanının bulunmadığını, bu sektördeki şirketlerin sahip oldukları patentler nedeniyle tekeller oluşturduklarını öğrendim
Bu teknoloji "yeşil devrim" olarak adlandırılmakla birlikte, insan ve hayvan sağlığını nasıl etkileyeceğii konusunda tüketicilerin yeterince bilgilendirilmemesii dikkat çekici.
Bu konu uzun yıllar tartışılacağa benziyor. İnsan sağlığı üzerinde hiç de masum olmayan bir oyun oynandığını düşünüyorum.
Bu konuda, umarım, ilgili kurumlarımızda insan, hayvan ve bitki sağlığı konusunda gerekli düzenlemeler yapılmaktadır. En azından bu tür ürünlerin etiketlendirilmesi suretiyle tüketicinin bilgilendirilmesinin sağlanacağını umut ediyorum.
Konun önemine atfen, genetiği değiştirilmiş tohumlar mı genetiği değiştirilmiş toplumlar mı tartışmasını gerekli buluyorum.
Sağlıklı yarınlara...
17 Temmuz 2009 Cuma
BİRAZ DA GÜLELİM!
Mahallenin iki afacan kardeşi tüm mahalleliyi bıktırmış. Sürekli ana ve babalarına şikayet geliyor mahalleliden. Kırılan camların, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin, lastiği indirilen arabaların sorumlusu hep afacan kardeşler.
****
Futbol Fanatikleri
Kemal ile Hasan müthiş bir futbol meraklıları imişler. Öyleki ahirette futbol olup olmadığını bile merak edermişler. Bir gün Hasan ölüm döşeğine düşmüş. Kemal de baş sağlığına gitmiş.
Hasan; -Söyle ölen bir adam senin isteğine nasıl karşılık verir ki, demiş.
Kemal; -Olur da ölürsen bana ahirette futbol olup olmadığını rüyama girip söylermisin, demiş.
Hasan; -Kardeşim burası harika bir yer, bu arada sana bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim?
Kemal; -Önce iyiyi söyle o zaman.
-Haftaya santraforumuz sensin.
----------------------------------------------------------------
BİRAZ DA VİDEO!
Bu bebekler paten kayıyor, dans ediyor. Daha neler, neler yapıyor!
-----------------------------------------------
14 Temmuz 2009 Salı
KRAL, BİLGE VE SOYTARI - Dinler Turnuvası

Shafique Keshavjee
Çeviren: Aylin Yengin
Özlem Pekcan’ın kitaplığından
Kral’ın kararı
Böylece Kral, asil ve heybetli bir şekilde yerinden kalkarak, şunları söyledi:
- Bayanlar ve baylar, cesur katılımcılar, en sonunda ‘SY’lerimizin karar aşamasındayız. Jürinin kararsızlığının ve Bilge’nin açıklamasının ardından, kazananı tayin etmek üzere tek başıma bırakıldım. Bu görev bana çok zor gelse de, Kral olmanın omuzlarıma yüklemiş olduğu sorumlulukların bilincindeyim. Hepinizin bizleri bilgilendirdiğini, heyecanlandırdığını, teşvik ettiğini, uyardığını, büyülediğini belirtmem gerekir. Gördüğüm rüyayı düşününce, bir tek din bize çok uygunmuş gibi geliyor ve bu dini de…
Halk, Kral’ın iki dudağının arasından çıkacak sözleri bekliyor, gazeteciler durmadan not alıyordu, temsilcilerin çoğunluğu ise bakışlarını yere doğru çevirmişlerdi.
Kral ilham alırmışçasına gözlerini kapadı ve içinde döndü.
***
Kral gözlerini açtığında, kendini büyük toplantı salonunda bulduğuna şaşırmış gibiydi. Dinleyicilerin dikkatli bakışları, gerçeğe dönmesini sağladı. Kendini bile hayrete düşüren sözler söylemeye başladı:
- … bir tek din bize çok uygunmuş gibi geliyor ve bu dini de… kendi özel hayatım için seçeceğim. Bir Kral olarak, bu dini halkıma zorla kabul ettiremem. Devletim, herkesin, kendi esas gerçeğini özgürce seçebileceği şekilde lâik olmalı. Eğer varsa, Tanrı altın madalyaya layık olanı tek seçecek olandır. Bu dünyadan göçtüğümüzde, hiç kuşkusuz kendi dinimizi ve insanlık felsefemizi seçebileceğiz. Bizse ancak bir gümüş madalya verebilir ve onun sahibini belirlemek üzere dört yıl sonra yeniden bir araya gelmeyi öneriyorum. Madalya, bu dört yıl içerisinde diğer dinlerin müminlerini anlamak ve onlara hizmet etmek konusunda en fazla çaba gösteren dine verilecek. Böylelikle özerkliğini genişletmeyi başardığını, inancı olan ya dolmayan insanların neler hissettiğini anladığını kanıtlayacak ve onlara iyilikte bulunacak. Ruhun eyleminin işareti değil midir zaten bu? Ayrılma ve birleşme, özerklikten kurtuluşu ve başkalarını kabul etme. Elbette ki bu, başkalarının uygulamalarını ve öğretilerini hiç araştırmadan, körü körüne kabul etmek anlamanı gelmez! Ama bu görkemli yardımlaşma, insanların birbirlerini dinlemelerini, birbirlerine destek olmalarını sağlayacaktır ve ancak bu davranışlar ödüllendirilebilir. Yani size dört yıl sonrasının mayıs ayındaki dolunay zamanı için şimdiden randevu veriyorum ve tüm rakiplerin barışı sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarına inanıyorum. Aynı zamanda siz bütün temsilcilere, halkıma en iyiyi sunabilmeniz için, basın ve medya özgürlüğünü de sunuyorum. Davranışlarınızı yakından izleyip, bir sonraki yarışmada gümüş madalyanın sahibini tayin etme görevi onların olacak.
***
Adı bilinmeyen bir ülkenin Kralı, bir gece garip bir düş görür. İlginç olan; ülkesinin gelişmesi için birlikte çalıştığı Bilge ve Soytarı’nın da aynı düşü görmüş olmalarıdır. Bu durumun içinde bulundukları “ruhsal boşluk”la ilgisi olduğuna kanaat getiren Kral, ülkesinde bir “dinler turnuvası” düzenlemeye karar verir. Turnuvanın sonucuna göre ülkenin resmi dinini belirleyecektir.
Kitap eğlenceli bir anlatımla, bir taraftan dünyadaki belli başlı dinleri tanıtırken, bir taraftan da, günümüz dünyasının değişmez sorunları (örneğin: hoşgörü, birlikte yaşayabilmek, inançlara saygı gibi) üzerinde düşünmeyi ve düşündürmeyi de ihmal etmiyor.
Bendeki nüsha, Can Yayınları tarafından 2002 yılında, Aylin Yengin’in çevirisi ile basılmış. Barışçıl bir dil, objektif bir duruş ve önerdiği barış dünyası ile okunmaya değer bir kitap.