KEBİKEÇ

26 Nisan 2019 Cuma

DÜNYACA ÜNLÜ KLÂSİK BALE TEMSİLLERİNE İLİŞKİN KISA BİLGİLER



 
Boston Bale, Uyuyan Güzel

                                                                                                                         

Yazan: Özlem PEKCAN

            Olayları, duygu ve düşünceleri devinimlerle ifade etmek insanlık kadar eski bir olgu. Tarihsel süreçte, bu devinimlerin ses ve müzik eşliğinde düzene girerek belirli hareketlere dönüşmesiyle dansın ortaya çıktığını, önceleri mistik ve kutsi ihtiyaçları karşılarken giderek sanatsal boyuta taşındığını ve çeşitlendiğini görüyoruz. Bu bağlamda, kolay bir tanımlamayla bale de bir dans türüdür. Ancak, temelini danstan almakla birlikte bu gün geldiğimiz noktada, teknik gerektiren en güç hareketlerin estetik ve zarafetle beslendiği, müzikle süslendiği bambaşka, tamamıyla özgün bir sanat dalıdır.
            Rönesansla birlikte ilk örneklerine İtalya’da rastlanan, Fransa’da gelişimini sürdüren bu sanatın olgunlaşarak günümüz formunu kazanması on dokuzuncu yüzyılı bulur.  Bu haliyle balenin ülkemizde benimsenmesi ise 1940’lı yılların sonunda devletin kurumsallaşma çabalarıyla gerçekleşir.
            Zamanın gerektirdiği değişimin kaçınılmaz zorlamasıyla bale sanatı da gelişmesini, boyutlanmasını ve çeşitlenmesini sürdürmekte. Aşağıdaki listede, kronolojik bir akışta pek çok ülkede, farklı dönemlerde, farklı sanatçı ve müzisyenlerin bazen birebir, bazen de farklı performanslarıyla defalarca sahnelenen dünyaca ünlü bale temsillerinden bazılarına ilişkin kısa bilgiler bulacaksınız. Son üç başlık ise özellikle Türk Bale Sanatının gelişimini göstermesi açısından önem taşımaktadır.       

·      LA SYLPHIDE

Paris Ulusal Opera Balesi


Librettosu Adolphe Nourrit’ye ait, koreografisini  Filippo Taglioni’nin yaptığı, ilk kez 1832’de Paris’te sergilenen eserin bestecisi Jean Schneitzhoeffer’dir.
Bale, İskoçyalı genç bir çiftçinin öyküsünü anlatır. Sadece kendisine görünen bir perinin aşık olduğu James aslında başkasıyla nişanlıdır. Düğün günü, bir şekilde perinin peşinden ormanın derinliklerine doğru sürüklenir, nişanlısını tamamen unutmuştur.  Ormanda karşılaştığı ve daha önce vurduğu bir cadı, periyi yakalamasında yardım edebileceğini söyleyerek ona bir şal verir. Oysaki şal zehirlidir ve omuzlarına konmasıyla, kanatlarını kaybeden peri ölür.  James geri döner ve nişanlısının başkasıyla evlendiğini görür. Büyük bir acı ve mutsuzlukla tek başına kalmıştır.   

·      GİSELLE

Ankara Devlet Opera ve Balesi
Librettosu Jules Henri Vernoy de Saint-Georges, Théophile Gautier ve Jean Coralli’ye ait, ilk koreografisini Jean Coralli ile Jules Perrot’un yaptığı, ilk defa 1841’de Paris’te sergilenen eserin bestecisi Adolphe Adam’dır.
Bale, sonu kötü biten bir aşk üçgenini anlatır. Kont Albrecht ile korucu Hilarion köylü güzeli Giselle’e aşıktır. Genç kız tercihini, aralarındaki sınıf farkından dolayı kimliğini gizleyen konttan yana kullanır. Fakat Hilarion pes etmez ve bağ bozumu sırasında kontun esas kimliğinin ve nişanlı olduğunun ortaya çıkmasını sağlar. Zayıf kalbi buna dayanamayan Giselle üzüntüsünden ölür.
Bu kayıptan ötürü büyük yeis içindeki adamlardan önce Hilarion, genç kızın mezarına gelir. Orada Willis adı verilen ölü kadınların ruhlarının lânetine uğrar ve can verinceye kadar dans eder. Arkasından Kont Albrecht gelir. Bu sırada, Giselle’in ruhu mezarından çıkar, onunla dans ederek hayatta kalmasını sağlar. Gün doğduğunda tehlike geçmiş, genç kızın ruhu huzur bulmuş, kont ise utanç ve vicdan azabıyla başbaşa kalmıştır. 

·      LA ESMERALDA

Stanislavsky Bale Tiyatrosu
Librettosu Jules Perrot’ya ait, Perrot’nun koreografisiyle ilk defa 1844’de Londra’da sahnelenen eserin bestecisi Cesare Pugni’dir.
Bale konusunu, Victor Hugo’nun ünlü eseri “Notre Dame’ın Kamburu”ndan alır. Son kimsesiz, çirkin ve kambur Quasimodo, bebekken kapısına bırakıldığı Notre Dame Katedrali’nin zangocudur. Bir gün kilisenin önünde dans eden çingene kızı Esmeralda’yı görür ve ona aşık olur. Kızın güzelliğinden etkilenen başka biri de Rahip Frollo’dur ve onu elde etmeyi kafasına koymuştur. Ancak Esmeralda’nın kalbi zengin ve yakışıklı subay Phoebus için atmaktadır.
Frollo, kendisiyle birlikte olmak istemeyen Esmeralda’ya tuzak kurar, sevdiği adamı yaralamakla suçlanmasına, zindana atılmasına ve asılmasına karar verilmesine neden olur. Tüm bu zaman içinde genç kadın Phoebus’un kendisini kurtarmasını ummakta ve beklemektedir. Oysa ki zaten başkasıyla nişanlı adam çoktan saf değiştirmiştir. İdam vakti yaklaşırken rahibin bağışlanma karşılığı birliktelik teklifini yine reddeder Esmeralda ve Quasimodo’nun yalvarmaları da işe yaramaz. Zangoç ile çingeneler, hapsedildiği yerden kaçırmayı başarsalar da Esmeralda’nın meydanda idam edilmesini engelleyemezler. Sonunda ıstırap ve öfke içindeki Quasimodo bütün dramın müsebbibi rahibi kilisenin merdivenlerinden iterek öldürür.  

·      LE CORSAIRE

Bolshoi Görseli
Librettosu Jules Henri Vernoy de Saint Georges’a ait, koreografisini Joseph Mazilier’in yaptığı, ilk defa 1856’da Paris’te sahnelenen eserin bestecisi Adolphe Adam’dır.
Bale, bir korsanın aşkını anlatır. Osmanlılara ait bir Ege adasına çıkan Korsan Conrad, esir pazarında gördüğü Medora’ya aşık olur. Ancak genç kadın arkadaşıyla birlikte adanın zenginlerinden bir Paşa’ya satılır. Her ne kadar Conrad, Medora’yı kaçırsa da Paşa’nın haremine düşmesini engelleyemez. Bunun üzerine sevdiğinin tutulduğu saraya gizlice girer ve onu buradan da kaçırır. İkili korsan gemisiyle denize açılır, fakat bu kez de aniden çıkan bir fırtınaya tutulurlar. Finalde azgın dalgalar ve şiddetli rüzgârın dinmesinin ardından geminin karaya oturduğu görülür. Aşk galip gelmiş, çift kurtulmuştur.
  
·      DON KİŞOT

İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Librettosu Marius Petipa’ya ait, koreografisini Petipa ve Alexander Gorskiy’nin yaptığı, ilk kez 1869’da Moskova’da sergilenen eserin bestecisi Ludwig Minkus’tur.
Balenin konusu, Cervantes’in Don Kişot adlı ünlü eserine dayanır. Okuduğu hikâyelerden etkilenen yaşlı soylu Don Kişot, kendisinin de bir şövalye olduğu zannıyla maceralara atılmak, hayali aşkı Dulcinea’nın kalbini kazanmak amacıyla uşağı Sancho Panza ile yollara düşer. Bu şekilde vardıkları Sevilla’da bir meydanda aşık çift Kitri ve Basilio ile karşılaşırlar. Don Kişot başlangıçta Kitri’yi, Dulcinea sansa da sonrasında sevgililerin evlenmesine yardım eder. Fakat bu hiç kolay olmayacaktır. Yaşlı adamın, hayali ya da gerçek pek çok engelle mücadele etmesi gerekecektir. Balenin en çarpıcı kısmı kuşkusuz, kitapta da aynı değerde yer tutan, yaşlı şövalyenin yel değirmenleriyle savaştığı sahnedir.
Finalde Kitri ile Basilio düğünü yapılırken, Don Kişot da yanında uşağıyla yeni maceralara doğru yola çıkar.  

·      COPPÉLIA

Ankara Devlet Opera ve Balesi
Librettosu Charles-Louis-Étienne Nuitter’e ait, Arthur Saint-Léon’un koreografisiyle ilk defa 1870’de Paris’te sergilenen eserin bestecisi Léo Delibes’tir.
Balede, oyuncak bir bebeğin işleri karıştırdığı bir aşk hikâyesi anlatılır. Coppelia, yaşlı Coppelius’un insan boyutlarında yaptığı, mekanik bir bebektir. Bir davette ilk kez ortaya çıktığında, hareketleri ve güzelliğiyle bütün genç erkeklerin dikkatini çeker, bunlar arasında Swanilda ile nişanlı Franz da bulunmaktadır. Onun başka bir kadına gösterdiği ilgiyi kıskanan genç kadın, rakibine duyduğu meraktan ötürü yaşlı adamın evine gizlice girdiğinde gerçeği öğrenir ve sevgilisine ders vermek ister.
Böylece Coppelia’nın kılığına girerek Franz’ın karşısına çıkar. Fakat genç adamın oyuncak bebeğe kur yapmasına fazla dayanamaz. Her şey anlaşıldığında Franz hem utanır, hem de büyük pişmanlık duyar, nişanlısından özür diler. Neticede Coppelius Coppelia’sını alır gider, iki sevgili birleşir. Artık herkes mutludur.    

·      LA BAYADÈRE


The Royal Ballet

Librettosu Marius Petipa ve Sergei Khudekov’a ait, Petipa’nın koreografisiyle ilk defa 1877’de St. Petersburg’da sergilenen eserin bestecisi Ludwig Minkus’tur. 
Üçlü bir aşk hikâyesini konu alan bale, Hindistan’da geçer. Tapınak dansçısı Nikiya ile savaşçı Solor birbirine aşıktır. Ancak Raca, kızını savaşçıyla evlendirmeye karar vermiştir. Solor da kızın güzelliğine kapılmıştır. Nikiya aşkından vaz geçmemekte ısrar edince, Raca ile kızı dansçıyı öldürtmeye karar verir. Çiftin nişan töreninde dans eden Nikiya’yı, Raca tarafından gönderilmiş çiçek sepetinde saklanmış zehirli bir yılan sokar. Genç kadın, tanrıların lânetini kendisine bu kötülüğü yapanların üstüne çağırarak can verir.

·      KUĞU GÖLÜ


     
St. Petersburg Bale Tiyatrosu
Librettosu Vladimir Petroviç Begiçev ve Vasili Geltser’e ait, Julius Reisinger’in koreografisi ile ilk defa 1877 yılında Moskova’da sergilenen eserin bestecisi Pyotr Ilyich Tchaikocsky’dir.

     Kuğu Gölü, büyülü bir aşk hikâyesidir. Prens Siegfried, bir gece ormanda dolaşırken Prenses Odette ile karşılaşır ve ikili birbirlerini görür görmez aşık olur. Prenses, arkadaşlarıyla kendisine yapılan bir büyü yüzünden gündüzleri kuğu, geceleri insana dönüştüklerini, ancak ihanetsiz bir aşkın büyüyü bozabileceğini anlattığında; Prens, daima sadık kalacağına söz vererek onu ertesi gece düzenlenecek baloya davet eder.  

Bu noktada işe büyücü karışır ve Odette’in yüzünü verdiği kızıyla baloya gelir. Her şeyden habersiz Prens, sevdiği kadın sandığı Odile (siyah kuğu) ile evleneceklerini ilân etmek üzereyken salona giren Odette, ihanete uğradığını düşünerek üzüntüyle oradan ayrılır ve göle geri döner. Prens gerçeği anladığında, sevdiğinin peşinden gider, olanları anlatarak kendisini affettirir.  Ancak büyücü yeniden ortaya çıkar ve genç adama kızıyla evlilik yemini ettiğini hatırlatır. Prens, Odette’ten ayrılmaktansa birlikte ölmeyi yeğlediğini söyler.
Eserin iki sonu vardır. Birinde, iki sevgili gölde ölür, büyü bozulur ve Odette’in arkadaşları insana dönüşür. Fakat genellikle bu üzücü sondan ziyade mutlu biten ikincisi tercih edilir. Burada aşk her şeye üstün gelir, büyücü ölür, büyü bozulur, Odette ve arkadaşları insana dönüşür, sevgililer kavuşur.   
·      UYUYAN GÜZEL
                                                                                                          

Bolshoi Balesi Görseli

Librettosu Ivan Vsevolozshky ile Marius Petipa’ya ait,  Petipa’nın koreografisiyle ilk kez 1890’da St. Petersburg’da sahnelenen eserin bestecisi, Pyotr Ilyich Tchaikocsky’dir.
Dünyanın en ünlü gösterileri arasında yer alan balenin konusu yine çok ünlü bir masala dayanır: Kral, kızının doğumunu kutlamak için sarayda büyük bir davet vermektedir. Konuk periler küçük prensese güzel yetenek ve nitelikler hediye ederlerken davete çağrılmamış bir başka peri ortaya çıkar ve öfkeyle prensesi lânetler. Buna göre, prenses onaltı yaşına geldiğinde eline iğ batacak ve ölecektir. Herkes büyük bir şaşkınlık ve üzüntüye kapıldığı sırada iyi kalpli başka bir peri işe karışır, büyüyü tamamen bozamasa da değiştirir. Prenses, ölmeyecek ancak uykuya dalacaktır.
Kral, her ne kadar ülkedeki tüm iğneleri yok ettirse de, büyünün işlemesini ve kızının  saraydakilerle beraber derin bir uykuya dalmasını engelleyemez. Yüz yıl sonra ormanda avlanmaya çıkmış yakışıklı bir prens, sarayı ve prensesi bulur. Uyuyan güzeli öperek uyandırır. Böylece büyü bozulur, çift evlenir. 

·      FINDIKKIRAN

Libretto’su Marius Petipa’ya ait, Petipa ve Lev Ivanov’un koreografisiyle ilk defa 1892’de St. Petersbur’da sergilenen eserin bestecisi Pyotr Ilyich Tchaikovsky’dir.
Balede, Clara adındaki küçük kız ile yeni yıl partisinde ona hediye gelen fındıkkıranın öyküsü anlatılır. Partiden sonra herkes yatmaya gittiğinde kız oyuncağını kontrol etmek maksadıyla yılbaşı ağacının yanına gelir ve kucağında onunla uyuya kalır. Gece yarısına doğru duyduğu seslerle uyanır, her tarafı fareler sarmıştır, kaçmaya çalışır ancak başaramaz. Bu sırada oradaki oyuncakların hepsi canlanır, fındıkkıran’ın komutasında farelerle savaşmaya başlarlar. Yenilmek üzerelerken, Clara’nın fareler kralını öldürmesiyle kurtulurlar ve fındıkkıran bir Prense dönüşür. İkili böylece farklı boyutlarda, sabaha dek sürecek fantastik bir maceraya atılır.
Gün doğumunda ağacın altında gözlerini açan küçük kız, kendisini oyuncağına sarılmış halde bulur.

·      BAHAR AYİNİ
 
Librettosu Nicholas Roerich’e ait, Mari Rambert’in koreografisi ile ilk defa 1913 yılında Paris’te sergilenen eserin bestecisi Igor Stravinsky’dir.
Bahar Ayini, pagan geleneklerine göre bahar kutlamaları sırasında toprağın verimliliğinin artması için kurban verilmesini anlatır. Birinci bölüm, delikanlılar ve genç kızlar arasında dansa davet şeklinde başlar, giderek çekişmeli ve mücadeleci bir forma bürünür, kızların geri çekilmesi, sahnede kalan erkeklerinse danslarını sürdürmesi ve yaşlı bir bilgenin yeryüzünün övgüsünü yapmasıyla biter.
İkinci bölüm, kimin kurban edileceğinin belirlenmesiyle başlar, kurbanın yüceltilmesi ve ataların ruhunun anılmasıyla devam eder, kurban verilecek genç kızın ölünceye dek dans etmesiyle ile de sona erer. 

·      ŞEHRAZAT

Royal Lviv Ballet
Librettosu Michel Fokine ve Léon Bakst’a ait, koreografisini Michel Fokine’in yaptığı ilk kez 1920’da Paris’te sahnelenen eserin bestecisi, Nikolay Rimski-Korsakov’dur.
Balenin konusu, ünlü Binbir Gece Masallarına dayanır. Kendisine ihanet eden karısını öldürten Şah Şehriyar, nefret ve intikam duygularıyla her gece bir kadını nikâhına almakta, sabaha karşı da idam ettirmektedir. Nihayetinde vezirin güzel ve akıllı kızı bir plân yaparak, hükümdara eş olur. İlk gecelerinde Şehrazat, Şehriyar’a bir masal anlatmaya başlar, ancak gün doğduğu halde bitiremez. Merakına yenilen hükümdar, genç kadının idamını ertesi sabaha erteler. Bu böyle devam eder.
Korsakov’un, Deniz ve Sinbad’ın Gemisi, Kalender Prens, Genç Prens ve Genç Prenses ile Bağdat’ta Şenlik- Geminin Batışı başlıklı dört bölümden oluşan eseri, Şehrazat’ın Şehriyar’ın kalbini kazanmasıyla son bulur.

·      BİR ORMAN MASALI

1944 yılında Ankara’da Halkevi’nde Lydia Krassa Arzumanova (Leylâ Arzuman) koreografisiyle sergilenen ve ilk Türk Balesi olma özelliğini taşıyan eserin bestecisi Ahmet Adnan Saygun’dur.
Alt tablodan meydana gelir: 1. Preambule, 2. Korku, 3. Su, 4. Gece, 5. Nocturno (Gece orman cinlerinin ayini), 6. Sakin Orman ve Ay.

·      ÇEŞMEBAŞI


Gülcan Tunççekiç, Engin Akaoğlu, 1965



Dame Ninette de Valois’nın koreografisiyle ilk defa 1965’te Ankara’da sergilenen ve ilk özgün bale olarak kabul edilen eserin bestecisi Ferit Tüzün’dür.


Çeşmebaşı’nda belirgin bir konu bulunmamakla birlikte, Türk folkloruna ilişkin ritim ve danslar sergilenir. Altı bölümden meydana gelir: 1. Giriş, 2. Horon, 3. Pas de deux, 4. Oyun Havası, 5. Türkü, 6. Bar ve Son Oyun.












     ·      PİRİ REİS

Mersin Devlet Opera ve Balesi
     Librettosu ve koreografisi Armağan Davran ile Volkan Ersoy’a ait, ilk defa 2014’te Mersin’de sergilenen eserin bestecisi Can Atilla’dır.
    Bale, ünlü Osmanlı denizcisi Piri Reis’in hayatından kesitler sunar. Denizlerde birlikte seyahat ettiği amcası Kemal Reis’in ölümü üzerine inzivaya çekilen Piri Reis, seyahat notları ve elindeki bilgileri birleştirerek “ilk dünya haritasını” çizmeye başlar. Daha sonra Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katılır ve burada rastladığı Amunet’le birbirlerine aşık olurlar. Fakat Mısırlı güzelin ağabeyi bu durumu tasvip etmez, onu öldürmek ister. Son anda kurtulan Piri Reis ülkesine geri döner.
    Kanuni Sultan Süleyman tahta geçtiğinde Derya Beyi ünvanı alan ünlü denizci “Kitab-ı Bahriye” adını verdiği eserini nihayet tamamlayarak Topkapı Sarayı’nda yapılan bir törenle Sultan’a takdim eder. Bu arada Amunet’in aşkı uğrunda can verdiği haberi de gelir. Bale, hüzünlü bir hayalde iki aşığın vedalaşmasıyla son bulur.

Hiç yorum yok:

SÖYLE SÖZÜNÜ

Ad

E-posta *

Mesaj *

kimler gelmiş:)

Twitter

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı