Titanların Savaşı sona ermedi. Serinin
ikinci filmi “Titanların Öfkesi”, Mart sonunda seyircisiyle buluşuyor.
Filmin konusu kısaca şöyle: Zeus’un oğlu yarı
tanrı yarı insan Perseus, canavar Kraken’i yeneli on yıl olmuştur. Şimdilerde
oğlu Helius bir balıkçı kasabasında yaşamaktadır. Bu arada ise Tanrılar ve
Titanlar arasındaki güç yarışı kızışmakta ve giderek bir savaşa dönmektedir.
Tanrılar yıllar önce babaları Kronos’u
sürgüne gönderdikleri yerden çıkararak, Zeus’a karşı birleşmekte ve ona meydan
okumaktadır. Savaş tanrısı Ares ile yer altı tanrısı Hades’in kurduğu bu
tuzakta Zeus’a ihtiyacı olan yardımı Perseus verebilecek midir?
Her ne kadar senaryolar özgün veya farklı olsa da; mitlerin
ve mitolojik kahramanların yer aldığı filmlerde, bunlara ilişkin biraz bilgi
hem ilgiyi canlandırıyor, hem de izlenceyi daha keyifli hale getiriyor.
İşte; filmin “kim-kimdir?”
labirentinde daha kolay yol bulabilmek için, Titanların Öfkesindeki kahramanların
mitolojik hikâyelerinden küçük bir broşür aşağıda.
ZEUS: Yunan
mitolojisinde en güçlü ve önemli tanrı, tanrıların kralıdır. Rheia ve Kronos’un
oğludur.
Atalarının kehanetine göre, çocuklarından birinin ölümsüzler
arasında “kral” olacağı söylendiği için, Titan Kronos doğan tüm çocuklarını
yer. Bunun üzerine Rheia son kez hamile kaldığında Girit’e kaçar ve İda
Dağındaki bir mağarada Zeus’u doğurur. Kocasına da çocuğu yerine beze sardığı
bir taşı verir. Kronos hiçbir şeyin farkına varmaz ve taşı yutar. Sonrasında
Zeus, babasını yener, onu kusturarak kardeşlerini kurtarır.
Kehanet
gerçekleşir, Zeus tanrıların kralı olur, babasını da yeraltına gönderir. Kardeşler
hâkimiyeti aralarında paylaşırlar. Hades yer altı dünyasının, Poseidon okyanusların
ve Zeus da göklerin hâkimiyetini alır.
Gökyüzünün, şimşek ve gök gürültülerinin tanrısı Zeus aynı
zamanda Tanrıça Hera’nın da kocasıdır. En bilinen özelliklerinden biri de,
çapkın olmasıdır. İstediği her şekle girebildiğinden bu yeteneğini sık sık
ölümlü ya da ölümsüz kadınları baştan çıkarmak için kullanır.
Bu yüzden de bir çok evlât, eş ve sevgilinin konu olduğu,
birbirinin içine geçmiş, takip edilmesi kimi zaman imkansız hale gelen bir çok
mitin doğmasına da neden olmuştur.
HADES: Ölülere
hükmeden yeraltı tanrısıdır. Korkunç bir Tanrı’dır, ama kötü değildir, yer
altının tüm hazineleri ona aittir. Karısı Demeter, kızı ise Persephone’dir.
Tüm yer altı zenginlikleri, kaynaklar ve metaller onu
zenginleştirmiş, aynı zamanda servet tanrısı da yapmıştır. Acımasızdır, ama
kaprisli değildir ve sözünden asla dönmez. Onu görünmez yapan bir de miğferi
vardır.
Ölüler diyarında hüküm sürer. Burası üçe ayrılır, iyiler
Elysium’da, ne iyi ne de kötü olanlar Asphodel’de, kötülerse Tartaros’ta ölüm
sonrası varlıklarını sürdürürler. En ilginci ise yaşayanların da ölmeden bu
diyara geçebilmesidir.
Hades her ne kadar birçok zenginliğe sahip olsa da
ortalıklarda pek gezinmez, övünmez, konuşmaz, kendi yeraltı ülkesinde oturmayı
tercih eder. Çünkü sahibi olduğu yeraltı ülkesi o kadar çirkin bir ülkedir ki,
efendisi sürekli saklanır. Ama komplo ve tuzaklarla hem insanları hem de
tanrıları birbirine düşürerek kaos yaratmaktan ve kardeşi tanrılar tanrısı Zeus’la
karşı karşıya gelmekten de geri kalmaz.
POSEİDON: Denizler,
depremler ve atlar tanrısıdır. Zeus’tan sonraki en güçlü tanrıdır. Ona tapınan
deniz yaratıkları arasında itibarı büyüktür. Karısı Amphitrite ile birlikte Okyanusun
derinliklerinde muhteşem sarayında yaşar.
Yunusların, denizatlarının ve diğer
deniz canlılarının çektiği iki tekerli arabası ve üç dişli yabası vardır. Bu yaba
onun silahıdır, bununla her şeyi yok edebilir, kasırgalar estirir, depremler
yaratır ve denizleri allak-bullak eder. Bunun içindir ki, gemiciler yolculuklarının kazasız belasız
geçmesi için Poseidon'a yakarırlar.
Poseidon, aynı zamanda atların yaratıcısı ve at yarışlarının
koruyucu tanrısıdır. Onuruna at yarışları ve atletizm yarışmaları düzenlenir. Zaman
zaman da bir kentin koruyucusu olmak için başka tanrılarla yarışmaya girer. Örneğin; Atina kentinin koruyuculuğu için
katıldığı yarışmada Athena'ya yenik düşmüştür.
Zeus'la bitmek bilmeyen bir rekabet içindedir. Zeus'un krallığını ele geçirmeye ve onu zincire
vurmaya kalktığında, ceza olarak Truva'nın surlarını yapmakla görevlendirilir.
Poseidon aynı zamanda hırs ve gücü temsil eder. Dünyanın en
güzel şehrini yaratma hırsı Atlantis’in yok olmasına neden olur.
PERSEUS:
Zeus ile Danae’nin oğlu. Argos Kralı, bir
oğlu olmasını isterken Delfi kâhinlerinden kızının bir erkek çocuk sahibi
olacağını ve torununun da kendisini öldüreceğini öğrenir.
Korkuya kapılan Kral, kızın tunçtan
bir kaleye kapatır. Ama Zeus, altın yağmuru damlası biçiminde Danae'nin odasına
sızar. Bir süre sonra Danae bir erkek çocuk dünyaya getirir ve adını Perseus
koyar. Kral Akrisios bu durumu öğrenince kızıyla torununu bir sandığa kapatarak
denize atar.
Danae ile oğlunu, adanın Seriphos
adasının kralı Polydektes kurtarır. Yıllar sonra Perseus büyüdüğünde Danae'yle
evlenmek isteyen kral, oğuldan kurtulmak için onu kendisine bakanları
gözleriyle taşa çeviren Medusa' yı yok etmekle görevlendirir. Böylece Perseus’un
ölmesini ummaktadır.
Ama beklediği gibi olmaz ve tanrılar
Perseus'a yardım eder. Ona kanatlı sandallar, kılıç, kalkan ve giyeni görünmez
kılan Hades başlığını verirler. Böylece Perseus başını koparmak suretiyle Medusa’yı
öldürmeyi başarır.
Bu arada Medusa’nın başı sayesinden bir
deniz canavarını taşa çevirerek Andromeda adlı genç kızı kurtarır, annesine göz
koymuş olan kral ve adamlarını da taşa çevirir. Sonra Argos'a döner. Bir
yarışma sırasında attığı diskle kaza sonucu Akrisios'u öldürür. Böylece
kehanet yerine gelmiş olur.
ANDROMEDA: Aithopia kralı Kepheus ile kraliçe Kassiopeia’nın kızıdır. Kraliçe kendi güzelliğini deniz tanrıçalarından üstün gördüğü için Poseidon’u kızdırır. Poseidon bu küstahlığı cezalandırmak için tüm ülkeyi yok etmesi için bir deniz canavarı gönderir. Affetmek için tek şartı vardır, o da kral ile kraliçenin kızları Andromeda’nın canavara kurban edilmesidir.
ANDROMEDA: Aithopia kralı Kepheus ile kraliçe Kassiopeia’nın kızıdır. Kraliçe kendi güzelliğini deniz tanrıçalarından üstün gördüğü için Poseidon’u kızdırır. Poseidon bu küstahlığı cezalandırmak için tüm ülkeyi yok etmesi için bir deniz canavarı gönderir. Affetmek için tek şartı vardır, o da kral ile kraliçenin kızları Andromeda’nın canavara kurban edilmesidir.
Sonunda Andromeda kurban verilmek üzere
bir kayaya zincilenir, ancak Perseus yetişir, kızı kurtarır ve onunla evlenir.
HEPHAESTUS:
Zeus ile Hera’nın oğludur. Demircilikle uğraşan, silâhlar ve zırhlar üreten
Ateş tanrısıdır. Aynı zamanda tarım, uygarlık ve şehir hayatını korur.
Tanrıların en çirkini olan Hephaestus’un
iki ayağı da topaldır. Annesi ile birbirlerini pek sevmezler. Bunun sebebini
anlatan pek çok mit vardır. Bunlardan birine göre Hera onu kendi başına
doğurmuş veya yaratmıştır. Ancak iki ayağı topal ve kendisi de çirkin olduğu
için tanrıların alaylarına maruz kalmışlar, buna içerleyen Hera da oğlunu Olimpus
dağından atmıştır.
Tüm bunlara ve çirkinliğine rağmen,
Hephaestus en sevilen tanrılardandır.
ARES: Zeus ve
Hera’nın oğlu, Oniki Olimpuslu’dan biri ve Savaş Tanrısı. Barış tanrıçası Athena ile girdiği mücadeleler
ve sevgilisi Afrodit ile yaptığı kaçamaklarla tanınır.
Ares her zaman zırh giyer ve silâhlarını yanında taşır. En
sevdiği hayvanlar ise köpek ve akbabadır. Amazonların babası sayılır.
Kanlı ve acımasız savaşların mimarıdır. Tanrılar onu sevmez,
insanlar ise ondan çok korkarlar.
Ares pek çok mitte yer alır, bunlardan en önemlisi Troya’nın
öyküsüdür. Sevilmediği ve sürekli tatsızlık çıkardığı için davet edilmediği bir
düğün törenine, kendi gidemese de en güzel olan kadına verilmek üzere
gönderdiği altın elma ile Troya savaşlarının başlamasına neden olur.
Bir başka mitte ise, Zeus ve Olimpos ile girdiği mücadelede
herkesi alt eder, karşılığında Zeus Olimpos kapılarını kapatarak insanlar ve
dünya ile bağını keser. Böylece insanlık ve tüm dünya Ares’in ellerine kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder