KEBİKEÇ

1 Şubat 2012 Çarşamba

TİTANLARIN ÖFKESİ, KİM KİMDİR LABİRENTİNDE YOLUMUZU BULALIM!



Titanların Savaşı sona ermedi. Serinin ikinci filmi “Titanların Öfkesi”, Mart sonunda seyircisiyle buluşuyor.

Filmin konusu kısaca şöyle: Zeus’un oğlu yarı tanrı yarı insan Perseus, canavar Kraken’i yeneli on yıl olmuştur. Şimdilerde oğlu Helius bir balıkçı kasabasında yaşamaktadır. Bu arada ise Tanrılar ve Titanlar arasındaki güç yarışı kızışmakta ve giderek bir savaşa dönmektedir.

Tanrılar yıllar önce babaları Kronos’u sürgüne gönderdikleri yerden çıkararak, Zeus’a karşı birleşmekte ve ona meydan okumaktadır. Savaş tanrısı Ares ile yer altı tanrısı Hades’in kurduğu bu tuzakta Zeus’a ihtiyacı olan yardımı Perseus verebilecek midir?


Her ne kadar senaryolar özgün veya farklı olsa da; mitlerin ve mitolojik kahramanların yer aldığı filmlerde, bunlara ilişkin biraz bilgi hem ilgiyi canlandırıyor, hem de izlenceyi daha keyifli hale getiriyor.

İşte; filmin  “kim-kimdir?” labirentinde daha kolay yol bulabilmek için, Titanların Öfkesindeki kahramanların mitolojik hikâyelerinden küçük bir broşür aşağıda.

ZEUS: Yunan mitolojisinde en güçlü ve önemli tanrı, tanrıların kralıdır. Rheia ve Kronos’un oğludur.

Atalarının kehanetine göre, çocuklarından birinin ölümsüzler arasında “kral” olacağı söylendiği için, Titan Kronos doğan tüm çocuklarını yer. Bunun üzerine Rheia son kez hamile kaldığında Girit’e kaçar ve İda Dağındaki bir mağarada Zeus’u doğurur. Kocasına da çocuğu yerine beze sardığı bir taşı verir. Kronos hiçbir şeyin farkına varmaz ve taşı yutar. Sonrasında Zeus, babasını yener, onu kusturarak kardeşlerini kurtarır. 

Kehanet gerçekleşir, Zeus tanrıların kralı olur, babasını da yeraltına gönderir. Kardeşler hâkimiyeti aralarında paylaşırlar. Hades yer altı dünyasının, Poseidon okyanusların ve Zeus da göklerin hâkimiyetini alır.

Gökyüzünün, şimşek ve gök gürültülerinin tanrısı Zeus aynı zamanda Tanrıça Hera’nın da kocasıdır. En bilinen özelliklerinden biri de, çapkın olmasıdır. İstediği her şekle girebildiğinden bu yeteneğini sık sık ölümlü ya da ölümsüz kadınları baştan çıkarmak için kullanır.

Bu yüzden de bir çok evlât, eş ve sevgilinin konu olduğu, birbirinin içine geçmiş, takip edilmesi kimi zaman imkansız hale gelen bir çok mitin doğmasına da neden olmuştur.

HADES:  Ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Korkunç bir Tanrı’dır, ama kötü değildir, yer altının tüm hazineleri ona aittir. Karısı Demeter, kızı ise Persephone’dir.

Tüm yer altı zenginlikleri, kaynaklar ve metaller onu zenginleştirmiş, aynı zamanda servet tanrısı da yapmıştır. Acımasızdır, ama kaprisli değildir ve sözünden asla dönmez. Onu görünmez yapan bir de miğferi vardır.
Ölüler diyarında hüküm sürer. Burası üçe ayrılır, iyiler Elysium’da, ne iyi ne de kötü olanlar Asphodel’de, kötülerse Tartaros’ta ölüm sonrası varlıklarını sürdürürler. En ilginci ise yaşayanların da ölmeden bu diyara geçebilmesidir.

Hades her ne kadar birçok zenginliğe sahip olsa da ortalıklarda pek gezinmez, övünmez, konuşmaz, kendi yeraltı ülkesinde oturmayı tercih eder. Çünkü sahibi olduğu yeraltı ülkesi o kadar çirkin bir ülkedir ki, efendisi sürekli saklanır. Ama komplo ve tuzaklarla hem insanları hem de tanrıları birbirine düşürerek kaos yaratmaktan ve kardeşi tanrılar tanrısı Zeus’la karşı karşıya gelmekten de geri kalmaz.

POSEİDON: Denizler, depremler ve atlar tanrısıdır. Zeus’tan sonraki en güçlü tanrıdır. Ona tapınan deniz yaratıkları arasında itibarı büyüktür. Karısı Amphitrite ile birlikte Okyanusun derinliklerinde muhteşem sarayında yaşar. 

Yunusların, denizatlarının ve diğer deniz canlılarının çektiği iki tekerli arabası ve üç dişli yabası vardır. Bu yaba onun silahıdır, bununla her şeyi yok edebilir, kasırgalar estirir, depremler yaratır ve denizleri allak-bullak eder.  Bunun içindir ki, gemiciler yolculuklarının kazasız belasız geç­mesi için Poseidon'a yakarırlar.

Poseidon, aynı zamanda atların yaratıcısı ve at yarışları­nın koruyucu tanrısıdır. Onuruna at yarışları ve atletizm yarışmaları düzenlenir. Zaman zaman da bir kentin koruyucusu olmak için başka tanrılarla yarışmaya girer.  Örneğin; Atina kentinin koruyuculuğu için katıldığı yarışmada Athena'ya yenik düş­müştür.

Zeus'la bitmek bilmeyen bir rekabet içindedir.  Zeus'un krallığını ele geçirmeye ve onu zinci­re vurmaya kalktığında, ceza olarak Truva'nın surlarını yapmakla görevlendirilir.

Poseidon aynı zamanda hırs ve gücü temsil eder. Dünyanın en güzel şehrini yaratma hırsı Atlantis’in yok olmasına neden olur.

PERSEUS: Zeus ile Danae’nin oğlu.  Argos Kralı, bir oğlu olmasını isterken Delfi kâhinlerinden kızının bir erkek çocuk sahibi olacağını ve torununun da kendisini öldüreceğini öğrenir.  

Korkuya kapılan Kral, kızın tunçtan bir kaleye kapatır. Ama Zeus, altın yağmuru damlası biçiminde Danae'nin odasına sızar. Bir süre sonra Danae bir erkek çocuk dünyaya getirir ve adını Perseus koyar. Kral Akrisios bu durumu öğrenince kızıyla torununu bir sandığa kapatarak denize atar.

Danae ile oğlunu, adanın Seriphos adasının kralı Polydektes kurtarır. Yıllar sonra Perseus büyüdüğünde Danae'yle evlenmek isteyen kral, oğuldan kurtulmak için onu kendisine bakanları gözleriyle taşa çeviren Medusa' yı yok etmekle görevlendirir. Böylece Perseus’un ölmesini ummaktadır.

Ama beklediği gibi olmaz ve tanrılar Perseus'a yardım eder. Ona kanatlı sandallar, kılıç, kalkan ve giyeni görünmez kılan Hades başlığını verirler. Böy­lece Perseus başını koparmak suretiyle Medusa’yı öldürmeyi başarır.

Bu arada Medusa’nın başı sayesinden bir deniz canavarını taşa çevirerek Andromeda adlı genç kızı kurtarır, annesine göz koymuş olan kral ve adamlarını da taşa çevirir. Sonra Argos'a döner. Bir yarışma sırasında attığı diskle kaza sonucu Akrisios'u öldürür. Böyle­ce kehanet yerine gelmiş olur.

ANDROMEDA: Aithopia kralı Kepheus ile kraliçe Kassiopeia’nın kızıdır. Kraliçe kendi güzelliğini deniz tanrıçalarından üstün gördüğü için Poseidon’u kızdırır. Poseidon bu küstahlığı cezalandırmak için tüm ülkeyi yok etmesi için bir deniz canavarı gönderir. Affetmek için tek şartı vardır, o da kral ile kraliçenin kızları Andromeda’nın canavara kurban edilmesidir.

Sonunda Andromeda kurban verilmek üzere bir kayaya zincilenir, ancak Perseus yetişir, kızı kurtarır ve onunla evlenir.

HEPHAESTUS: Zeus ile Hera’nın oğludur. Demircilikle uğraşan, silâhlar ve zırhlar üreten Ateş tanrısıdır. Aynı zamanda tarım, uygarlık ve şehir hayatını korur.

Tanrıların en çirkini olan Hephaestus’un iki ayağı da topaldır. Annesi ile birbirlerini pek sevmezler. Bunun sebebini anlatan pek çok mit vardır. Bunlardan birine göre Hera onu kendi başına doğurmuş veya yaratmıştır. Ancak iki ayağı topal ve kendisi de çirkin olduğu için tanrıların alaylarına maruz kalmışlar, buna içerleyen Hera da oğlunu Olimpus dağından atmıştır.

Tüm bunlara ve çirkinliğine rağmen, Hephaestus en sevilen tanrılardandır.

ARES: Zeus ve Hera’nın oğlu, Oniki Olimpuslu’dan biri ve Savaş Tanrısı.  Barış tanrıçası Athena ile girdiği mücadeleler ve sevgilisi Afrodit ile yaptığı kaçamaklarla tanınır.

Ares her zaman zırh giyer ve silâhlarını yanında taşır. En sevdiği hayvanlar ise köpek ve akbabadır. Amazonların babası sayılır.

Kanlı ve acımasız savaşların mimarıdır. Tanrılar onu sevmez, insanlar ise ondan çok korkarlar.

Ares pek çok mitte yer alır, bunlardan en önemlisi Troya’nın öyküsüdür. Sevilmediği ve sürekli tatsızlık çıkardığı için davet edilmediği bir düğün törenine, kendi gidemese de en güzel olan kadına verilmek üzere gönderdiği altın elma ile Troya savaşlarının başlamasına neden olur.

Bir başka mitte ise, Zeus ve Olimpos ile girdiği mücadelede herkesi alt eder, karşılığında Zeus Olimpos kapılarını kapatarak insanlar ve dünya ile bağını keser. Böylece insanlık ve tüm dünya Ares’in ellerine kalır.



Hiç yorum yok:

SÖYLE SÖZÜNÜ

Ad

E-posta *

Mesaj *

kimler gelmiş:)

Twitter

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı